Bölüme geçmeden önce, her bölümün 1k'dan fazla okunma almasına rağmen oy sayılarının yerlerde sürünmesine bir miktar alındığımı belirtmek istiyorum. En geç 3-4 günde bir bölüm atıyorken böyle olunca bütün hevesim kaçıyor
Oylar ve yorumlar beklediğim gibi olmazsa, daha az sıklıkta bölüm gelen bir düzene geçeriz sanırım.
Medyada Mayıs var.
İyi okumalar!
~~~
"Şeker komasına gireceksin, kalanını da sonra yersin artık."
Önümdeki kutudan avuçlayıp ağzıma attığım kahve aromalı şekerlerle arama giren Özgür'e çatık kaşlarımla döndüm. "Ben bırakayım da sen ye değil mi, yok ya?"
Kutuyu daha sert çektiğinde karşı koyamadığım için şekerler artık onun kucağındaydı. "Kızım manyak mısın? Yemeyeceğim şekerlerini, yesem bugüne kadar evde bırakır mıydım ben bu paketi?"
Yaklaşık yarım saat önce bana söz verdirtme maskesi takarak 'yalvarıyor' olan kimliğinden hızlı sıyrılmıştı. Her şey sözü alana kadardı sanırım.
"Ayısın sen, güvenmiyorum sana."
Mutfağa su içmek için gittiğimde bulduğum koca bir paket kahveli şeker, tadına bakar bakmaz ağzımdan bedenimin tamamına yayılan bir şenlik başlatmıştı. Paketi ortadan kaybolacakmış gibi yarıya indirişim de gecikmemişti bu nedenle.
"Şeytan diyor al at şimdi şekerleri, yemeyeceğim diyorum çığırtkan. Karnın ağrıyacak bırak artık."
Oflayarak yerimde hafifçe aşağıya kaydım. Özgür elinde telefonuyla yanıma geldiğinden beri oturma şeklimiz değişmemişti. Bir ara ben mutfağa gidip gelmiştim ama döndüğümde de uzağa gitmek yerine koltuktaki yerime yerleşmiştim tekrar. Bu sayede de kolunu uzattığı gibi az önce şekerlerime el koyabilmişti.
"Söz mü?" dedim gözlerimi kısıp yüzüne bakarken. "Söz, yemeyeceğim."
"İyi, sen sözünü tutmazsan ben de tutmam. Unutma sakın."
Yüzünü buruşturdu. "Aynı şey mi bu?"
"Aynı, evet. Bir sorun mu var?"
Özgür'e karşı bir koz elde etmiş olmak fazlasıyla eğlenceliydi, bunu inkâr edemezdim. Onun isteği ile bir yalana yarı yarıya ortaklık edecek olmam canımı sıkıyordu ancak anlattıklarından sonra vicdanen biraz daha az rahatsızdım.
Ellerini teslim olur gibi kaldırdı. "Yok, ne sorunu olacakmış?"
"Aferin," dedim başımı sallarken. "Ne kadar uslu birisin sen öyle..."
"Despina," derken dişlerinin arasından adımı bıçakmış gibi savurduğunda boğazımı temizledim. "Şaka yaptım, şaka."
Bir şeyler homurdanarak yanımdan kalktı. Şeker kutusuyla birlikte salondan çıktığında olduğum yere uzanmadan önce kapıya doğru baktım. Özgür yanıma gelmeden önce telefonla konuşmak için yanımdan ayrılan babam ortalıkta görünmüyordu.
Yarım saatten fazla süredir kiminle konuşuyordu, merak etmiştim. Merakımı gidermemin şu an için mümkün olmadığını bildiğimden dudaklarımı büküp kollarımı göğsümde birleştirdim. Derin bir nefes aldıktan sonra farkında olmadan gözlerimi de kapatmıştım.
Dilediğin kadar bilet bul, hiçbiri seni benim uzağıma götürmeye yetmeyecek... Gece balkondayken duyduğum bu ve buna çok benzeyen cümlelerin düne kadar beni görmeyi dahi istemediğini düşündüğüm adamdan dökülmüş olması inanabilmemi zorlaştırıyordu. Beni istenmediğimi düşünmeye iten kendisiydi ancak şimdi gidemeyeceğimi adından daha emin bir tavırla belirten de oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Ficção Adolescente*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...