Onuncu bölüme gelmişiz bile...
Oy-yorum konuşması yapmıyorum ama yani... (evet konuşma yapmamış oldun böyle yazınca cidden sena 🙄😒)
İyi okumalar!
~~~
"Bakmıyorlarmış gibi davranmak biraz zor oluyor."
Son beş dakikadır, iki kişilik bir masada karşımda Mayıs varken oturuyordum. Beni bu masaya yönlendirişi, abisine iğneleyici bir tavırla kurduğum cümlelerimin hemen ardından gerçekleşmişti. Bu tavrından, orada durmaya devam etseydim Pars'tan alacağım tepkiyi pek sevmeyeceğimi anlamıştım.
Sağımızda peş peşe dizili masalarda, yanımıza denk gelen masanın iki masa ilerisinde bıraktığımız ikilinin bakışları Mayıs'ın sırtına denk gelse de ben dakikalardır onların göz hapsindeydim. Sandalyelerini birbirlerinden normalde olduğundan çok daha fazla boşluk bırakarak yerleştirmişlerdi. Biz oradan ayrılırken sandalyelerin bu konumda olmadığından emindim.
Yan yana oturma fikri -dip dibe olmamalarına rağmen- ikisinin de tercihi gibi görünmüyordu.
"Yer değiştirelim istersen," diye öneri sunduğunda Mayıs'ı başımı iki yana sallayarak reddettim. "Sorun değil baksınlar."
Kısa ve biraz da garip hissettiren bir sessizliğin ardından dudaklarını aralayan Mayıs oldu. Görüşmek isteyenin o olduğunu düşününce, ilk konuşanın da o olması mantıklıydı.
"Kendi isteğimle böyle bir konumda oturuyor olacağımı hiç düşünmemiştim." derken gülmekle ağlamak arası bir yerde görünüyordu. Pars'ı geri püskürtürken, Mayıs ve Özgür'ün geçmişte bir ilişki yaşadıklarını bildiğimi zaten belli etmiştim. Bu yüzden konuşurken bir şeylerin ardına saklanmaya gerek duymadım.
Üstelik aklımdaki küçük planın başlangıcı ve devamı için de bunu yapmam gerekiyordu.
"Eski sevgilinin yeni sevgilisiyle karşılıklı oturuyor olmandan mı bahsediyorsun?" diye sordum cevap gayet açık olsa da. Dudaklarını ıslatırken gözlerini kısa bir an kaçırıp yeniden yüzüme çevirmişti. "Geçen gece hemen bunu seninle paylaşmış olmasını beklemiyordum. Ne olursa olsun onu bırakmayacağını düşünüyor olmalı."
Sonlara doğru düşen sesiyle devam ederken önümde duran paketli küp şekerlerle dolu kabı parmaklarımla sağa sola ittirip elimi oyaladım bir süre. "Koca İstanbul'da koşarken çarpacak insan kalmamış gibi böyle bir tesadüf nasıl gerçekleşti, anlayamıyorum." Ben konuşmadığımda o konuşmuştu tekrar.
"Kötü bir tesadüf müydü?" diye sorarken tereddütlüydüm. Mayıs'ın benden nefret ediyor olması hoşuma gitmezdi, kollarını bana sardığı andaki ya da lavaboda önüme çıktığında olduğu gibi susmadan konuşup gülümsemesi ona daha çok yakışıyordu. Özgür'ü gördüğü andan sonra bakışlarında filizlenen diğer hisleri sevememiştim. Ancak suçlu da bulamıyordum.
Eski sevgilinizin yeni sevgilisine ne kadar sıcak olabilirdiniz?
"Hayır, yanlış anlattım kendimi sanırım. Kötü olduğundan değil ama... Garip gelmiyor mu sana da Despina?" Sıkıntıyla konuşurken, bakışlarım bir an ondan çekilip gözünü ayırmadan bizi izliyor olan iki adamı ağırlayan masayı buldu. Sanırım Pars, kardeşine saldıracağımdan; Özgür ise yanlış bir şeyler söyleme ihtimalimden dolayı tedirgindi.
Pars'ın tedirginliği kesinlikle boşaydı ancak aynı şeyi Özgür için söyleyemezdim. Çünkü birazdan soracağım soru ve alacağım cevap -ya da belki küçük bir yüz ifadesi- sonucunda onun pek de hoşlanmayacağı bir işe girişecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...