Merhabalarr
Öncelikle Özgün ile ilgili tahminlerinizin beni benden aldığını itiraf etmek istiyorum ahhajhdjkş yakınlaşanlar da olmuş bir nebze ama Pars'ın tepkisinden etkilenip çok yanlış noktalara da kayanlarınız vardı :d
Buyurun birlikte tanışalım kendisiyle, bölüme geçer geçmez dalıp yorum yapmayı unutmayın...
İyi okumalar!
~~~
"Poğaçalarım da soğuyor."
Parmaklarımı birbirlerine geçirerek tenimde görünmez çizgiler çiziyorken kucağımda duran ellerimden biri büyük bir avuca hapsoldu. Dokunuşun kime ait olduğunu bildiğimden bakmaya gerek duymadan, elimin yeni konumuna geçişine uyum sağladım.
Pars'ın kendi dizinin üstüne doğru çektiği elimin parmakları onun parmaklarına dolanmıştı. Gerçi benim bütün parmaklarım onun elini sarmaya yetmiyordu ama elimden geleni yapmıştım.
"Poğaçalarının soğumasından başka bir şey düşünmediğinden emin misin? Bana pek öyle gelmiyor."
"Özgür'ün ne zaman uyanacağını da düşünüyorum."
"Ahu..." deyişi dakikalar önce babamın yaşadığı şoku hatırlamama sebep olduğunda gülecek gibi oldum. "Hım?" diyebildim sadece.
Ona bakmamakta ısrarcı olmamdan hoşlanmadığından olacak ki çenemi hafifçe tutup yüzümü kendisine doğru çevirdi.
"Özgün'den mi rahatsız oldun?"
Hiç sözcüklerinin altında gizlemeye çalışmadan, direkt olarak sorması karşımdaki kişi Pars olduğu için şaşırılacak bir durum değildi. Onun bu huyuna artık alışmaya başlamıştım. Fakat çoğu zaman işime gelen bu huy şu an için çok olumlu bakabildiğim bir şey değildi.
"Olmadım," dedim sessizce. Ona doğru artık kendi isteğimle dönüktüm ama çenemdeki parmaklarını çekmeye niyeti yoktu. "Sadece..."
Devamını getiremeden sustuğumda kaşları havalandı. "Sadece ne?"
"Abimin abisi varmış," dedim gözlerimi kaçırarak.
Pars kapıyı açtığında karşımda bulduğum bedeni uzun uzun incelemeye çok fırsatım olmamıştı. Bunun temelde iki sebebi vardı. İlki hiç tanımadığım birine uzun uzun bakmanın ayıp olacağını düşünmemdi. Bu kısım herhangi bir insanda da aynı şekilde var olurdu zaten. Asıl fark ikinci sebepti. Kapı açıldığında refleksle baktığım yüzde koca bir hiçlik vardı ve bu bana garip hissettirmişti.
Hayatımda, özellikle haftalar önce başlayan ikinci yarısında, bolca insanla tanışmıştım. Her biri ile de ilk kez karşılaştığım anın bana düşündürdüğü şeyler olmuştu. Babam hissiz görünmeye çalışan ancak karmaşasını hiç saklayamayan bir durumdaydı, Özgür beni ilk gördüğünde sinirlerini bozmuşum gibi bakıyordu, Pars ise sakinliğini elden bırakmayan ama sözcükleriyle savaşan bir şekilde Özgür'e laf atarken çıkmıştı ilk kez karşıma.
Örnekleri çoğaltabilirdim ama bu üç adamın karşılaştığım diğer insanlara oranla şu an benim için daha tanıdık olduğunu düşünürsem en büyük kanıtlar onlardı.
Babam kapıdaki adamı kısaca tanıtıp onunla birlikte mutfağa doğru geçmeden önce birkaç saniyeden kısa süre bakabildiğim yüzde ise bana verilen ufacık bir ipucu bile yoktu.
"Sana daha önce söylemediler diye mi böyle bakıyorsun? Akıllarına gelmemiş-..."
Pars'ı araya girip kendim konuşarak susturdum. Özgür'ün bir abisi olduğunu öğrenmek bunu neden bilmiyordum diye dertlenmeme sebep olacak değildi. Beni ilgilendiren bir şey bile değildi, yeri ve zamanı gelmiş olsa öğreneceğimi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...