yirmi altı

9.5K 1K 352
                                    

Biz geldiiik

Bölümleri kendi tahmin ettiğimden de hızlı yazıp atıyorum, gerçekten vaktimin büyük çoğunluğu bölüm yazarak geçiyor. Karşılığı kadar çok yorum göreyim olur mu lütfennn 🫠🫠😌😌

Medyada Despina var, bayağıdır görmemiştik bi gözümüz gönlümüz açılsın 🧿

İyi okumalar!

~~~

Birkaç dakikalık bir süre, aslında kaç dakika olarak algılanırdı? İki mi? Belki de üç ya da beş...

Birkaç dakikaya orada olacağımı haber verecektim, diyen Pars'ın bu birkaç dakikayla tam olarak neyi kastettiğini kestirebilmem mümkün değildi. Üstelik bunu bilsem de bu bilgiyle ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu. Birazdan kapıda belirdiğinde geldiğini anlamak için yeterince ipucuna sahip olacaktım.

Ama hayır... Zihnim tam olarak hangi saniyede onu göreceğini bilme arzusunu çoktan bir kenara kazımıştı.

Az önce apar topar kapattığım, babama ait telefonu kendi telefonumla beraber oturduğum yerin hemen yanına bırakmıştım. Parmaklarım boşta kaldığında hızla birbirlerine tutunmuş ve anlamsızca tırnaklarımla uğraşmaya başlamıştım.

Zihnimin ve onun yansımasıyla birlikte bedenimin verdiği tepkileri tanımakta güçlük çekiyordum. Daha önce rastladığım herhangi bir şeye benzemiyorlardı. Yakın bir zamanda -birkaç haftacık süre önce- babamın hayatına dahil olmaya başladığımda da buna benzer şekilde kendimi tanıyamaz olmuştum aslında ama şu andaki halim o halime de benzemiyordu.

İçimden gelen sesi dinlersem eğer, bu halimin kaynağı ortadaydı. Pars'a karşı hissettiğim çekimin kontrolündeydim. O koca bedenin bir çekim alanı olduğuna itirazım yoktu, değil yakınındayken sesini duyduğumda bile o alanın içine çekiliyordum zaten. Ama içimdeki ses tek kaynağı çekim alanı olarak tanımlamıyordu. Pars'a aşık olduğum konusunda kendinden çokça emindi. Oysa ben emin değildim.

Bugünüme dek bir aşkın ne öznesi ne de şahidi olmamıştım. Bir çocuğun şahit olacağı en büyülü aşk sanırım anne-babası arasındaydı. Böyle bir şansım yoktu. Üstelik hasta düşüncelerini aşkla karıştıran bir canavarla büyümüştüm. Aşkın aslında ne olduğunu nasıl anlayabilir ve kendimi aşkın bir tarafı sayabilirdim?

İlkokuldan liseye dek uzanan eğitim hayatımda da o tanımını dahi yapamayacağım aşkı kimse için içimde canlandıramamıştım. Birbirlerinin peşinde koşturan, kimi zaman kötü kimi zaman ise iyi sonlanan aşk masallarında bir rolüm olmamıştı hiç.

Biz Pars'ı beklemişiz galiba, acaba o da bizi beklemiş midir? Yok... Kesin beklememiştir... İç sesim kendi kendine sorular sorup yanıtlarken omuzlarımın düştüğünden habersizdim. Hislerim konusunda o kadar acemiydim ki en ufak bir sorgulama ya da olumsuzluk tüm dengemi bozuyordu.

"Boğuluyor gibi görünüyorsun, can simidine ihtiyacın var mı?"

Kulaklarım ileriden gelen babamlara ait yüksek sesler dışında, çok daha yakında yankılanan sesi duyduğunda düştüğüm çukurdan kendimi hızla çıkartmıştım.

Pars tam önümde duruyordu, ben ayaktayken de uzun olan boyu şimdi ben oturur haldeyken daha inanılmaz bir mesafe yaratmış şekildeydi.

Boynumu hafifçe geriye doğru eğerek bakışlarımı oturduğum yerden ona çevirdim. Gözlerimin geniş göğsünden yukarıya tırmanması ve yolculuğun sonunda yüzüne varması birkaç saniyemi almıştı. "Boğulmuyorum," diye mırıldandım birbirlerine yapışmış olan dudaklarımı aralayarak.

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin