Hızlıca geldim, çünküü tatilim boyunca sık bölüm atacağıma dair söz vermiştim size
Hep söylüyorum yine söyleyeyim, ne kadar çok yorum o kadar hızlı bölüm... Bölüm beklediğinizi panodan ve mesajlardan görüyorum ama bunu oy/yorum şeklinde etkileşim vererek zaten elde edebilirsiniz ballarım çiçeklerim 🌸
İyi okumalar!
~~~
Yeni bir günün başlamasına aşağı yukarı iki saat kalmıştı.
Kapının çalmamış olmasını ve bu iki saati balkonda geçirmiş olup sonrasında uyumak üzere hareketlenmek isterdim. Ancak şu anda bunun gerçekleşmesinin hiçbir ihtimali kalmamıştı.
"Timur nerede?" diye sorduğunda 'evde yok' yanıtı verip kapıyı kapatma güdüsüyle dolmuştum. Babamı sormasını istemiyordum, oysa onu sorma hakkına benden çok daha belirgin bir biçimde sahip olduğu gerçeği açıkça ortadaydı.
"İçeride değil mi?" Yeniden sorarak sesini duyururken bu kez kapının eşiğinde durmayı bırakmış, bir adımını eve basmıştı.
"Kim gelmiş çığırtkan? Koşturdun kapıya hemen, saatin farkında m-..." Özgür söylene söylene yürürken sesi gittikçe daha net duyulabilir bir hal alıyordu. Cümlelerinin sonunu getiremeyişi de artık kapıya varmış ve kapıdaki bedeni görebilir hale gelmiş olmasındandı.
"Canan teyze? Hayırdır, bir sıkıntı yok değil mi?"
Canan Hanım'ın yüzünde küçük bir tebessüm belirdi. Özgür'ü gördüğünde yüzüne konuk olmuştu bu ifade, az önce kesinlikle herhangi bir iz yoktu.
"Yok, oğluma telefonda söz dinletemeyince bir de çat kapı gelip yüz yüze deneyeyim dedim sadece."
Onu en son dün, evlerindeyken görmüştüm. Yaşanan, daha doğrusu yaşandığından haberim olmadığını sandığı konuşmalardan sonra Canan Hanım'a karşı içim karmakarışıktı.
Bir yanım ona hak vermemenin bencillik olduğunu düşünüyorken, diğer yanımın tek derdi ruhumu koruyabilmekti.
Özgür pek bir şey anlamış gibi görünmese de onaylar gibi gülümsemiş ve salon kapısının tam önünde durduğu için biraz kenara doğru çekilmişti. "Balkonda oturuyorduk, sen geç. Konuşun rahat rahat."
Canan Hanım başka bir şey söylemeden Özgür'ün dediğini yaparak salona doğru ilerledi. Adım sesleri uzaklaşırken balkona çıktığını düşünmüştüm. Oysa o balkona çıkamadan babamın içeri girmiş olduğunu biraz sonra sesini duyduğumda fark edebildim.
"Anne?" diye seslenişi kulağıma dolarken omuzlarım istemsizce düştü. Canan Hanım'ı bu saatte buraya getiren konunun ne olduğunu merak ediyordum, odama kaçmayışımın tek dayanağı buydu zaten.
"Ne dönüyor acaba?" diye mırıldanan Özgür'le birlikte tek meraklanan kişi olmadığımdan emin olmuştum. Ona baktığımda bakışlarımız kesişti. "Niye yüzün beyazladı senin? İyi misin çığırtkan?"
Yüzüm mü beyazlamıştı? O söyleyene kadar böyle bir farkındalığım yoktu.
"İyiyim," dedim halen açık duran kapıyı yavaşça itip kapatırken. "Uykum geldi biraz." Küçük bir yalan uydururken bana inanmış olmasını umuyordum.
"Uyursun o zaman erkenden, küçük tavuk."
"Tavuk mu?" diye mırıldandığımda kolunu omuzuma dolayıp beni kendisine çekti. Ona doğru yaslandığım sırada bana erken uyuyanlara tavuk dendiğine dair bilgiler vermeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Novela Juvenil*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...