on yedi

9.9K 952 195
                                    

Vizelerim başlamadan koştur koştur yazdım bu bölümü, yeterince beklettim sizi önceki bölümler arasında zaten :')

Etkileşimimiz tamamen düşmüş bu süreçte, toparlanırız di mi hemen?.. Okurken yorumlamayı unutmayın lütfeennn 🫠😭

Medyada Pars var. Despina'nın kediden kaçıp tam olarak nasıl bir şeye tırmandığını hayal edebilin istedim hahajxlsmxşskd

İyi okumalar!

~~~

"Despina!"

Adımı seslendiğini duyduğum Özgür'ün bunu yaparken dişlerini birbirinden ayırmadan konuştuğuna, ona bakmıyor olmama rağmen emindim.

Özgür'ün sesi; kendisini, Pars'ı ve -hamleyi yapan kişi olmama rağmen- beni kapsayan afallamayla kaplı kısa sessizliği bölen ilk tepkiydi.

Pars'ın düşmemem için sırtımda duran avucu tamamen refleksle oraya yaslanmıştı. En azından tahminim buydu. Üzerine tırmanan Özgür olsa da bu refleks devreye girecekti bana kalırsa.

Kucağına çıkmış olmam, ayaklarım yere basarken bulunmamızın imkânsız olduğu bir konuma sürüklemişti bizi. Yüzüne ilk kez aşağıdan değil yukarıdan bakabiliyordum.

Yüzünün bir kısmını yoğun olmasa da kaplayan sakallar, saçlarına oranla daha koyuydu. Fazla yakınında bulunmanın etkisiyle ister istemez gözüme takılan, yerdeyken sıklığını fark edemediğim kirpikleri ise soluk bir kahverengindeydi.

"Kedi," dedim sesimi bulabildiğimde. Beni yere fırlatmasını ya da daha insani bir çözümle çoktan yere indirmiş olmasını bekliyorken saniyeler boyunca kucağında kalmama tepkisiz kalmıştı. Açıklamam Pars'tan çok, Özgür'eydi. Kucağına çıktığım kişi Pars olsa da, asıl deliren Özgür olmuştu çünkü.

"Ya sabır!" diye soluyan Özgür ne ara yanımıza ulaşıp beni belimin iki yanından tutup çekmişti tam takip edememiştim. Uyguladığı kuvvet Pars'tan ayrılmama yetmiş, artmıştı da hatta. Sırtımdaki avucu ben Özgür tarafından çekilirken tutuşundan çok daha belirgin bir biçimde tişörtümün kumaşını yakacakmış gibi oraya sürtünmüştü.

"Bırakmasaydın kızı, fırsatçı pezevenk." Son kelimenin anlamını bilmeme gerek yoktu, hakaret ettiğini bağırır gibi tonlamıştı zaten.

Ayaklarım yere basarken kolum Özgür'e değecek kadar ona yakındım. Hemen önümde ise Pars vardı. En son aralarında bu şekilde sıkışıp kaldığımda maç gecesindeydik, karşılaştığımız ilk gecede.

Yaşanan küçük kaosun etkisiyle kedinin çoktan ortadan kaybolduğunu ayağım yere basar basmaz aşağıya baktığım için görmüştüm. Biraz da olsa rahat durabilmemin sebebi de buydu. Her an geri gelecekmiş gibi tetikteydim ama.

"Üzerime tırmanmasını teşvik etmiş gibi mi duruyorum Akdoğan? Dönüp sevgilini uyarsana, kucağına çıkmak için seni değil beni seçen oydu."

İlk kısımda Özgür'e bakarak konuşmuştu ve yüzü tamamen ifadesizdi. Altını çizip, bastıra bastıra sesiyle ezdiği 'sevgili' kısmından sonra ise koyu mavilerinin odağı bendim ve kesinlikle ifadesizliğiyle karşı karşıya değildim. Açıkça alaycı bakıyordu.

"Sikerim senin yaptığın imayı." Özgür güler gibi konuşsa da bedeniyle beni yok edip Pars'a çarpıp onu devirecekmiş gibi kasıldığını hissettiriyordu.

Pars'ın yüzünde 'susmayacağım' diye bağıran bir ifade gördüğümde omuzlarım gerildi. Bu kadar atışma yetmişti.

Aynı anda ikisini de göğüslerinden geriye ittim. Avuçlarımı yasladığım iki koca bedeni bir santim bile kıpırdatacak güç bende yoktu tabii ama aynı anda da konuşmuştum. "Yeter," dedim bıkkınlıkla. "Beş dakika bile saçmalamadan konuşamıyorsunuz birbirinizle. Mayıs da yok, uğraşacağımı düşünüyorsanız çok beklersiniz."

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin