İlk bölüme gelen tepkiler o kadar tatlıydı kiii dayanamayıp ikinci bölümü de çabucak sizinle paylaşmak istedim
Bu bölüm bolca ipucu hatta spoiler sayılabilecek detayla dolu. Kaçırmamak için dikkatle okumanız tavsiye edilir 🙃
Medyada Despina var :)
İyi okumalar!
~~~
"Senin kızınım."
Fısıltım havaya karışalı çok zaman geçmemişti. Mavi elbisemin dizlerimin biraz yukarısında biten etek uçlarını sıkıca kavramışken bakışlarım ondan başka hiçbir yere değmiyordu.
Canan Hanım'ın iç çektiğini duydum. Tedirgin olduğunu belli ediyordu. Sanırım bu ailede duygularını dışa vuran tek üye de oydu.
Kıpırdamadan bana bakıyordu. Şaşkınlık ya da başka herhangi bir şey bulamadığım elalarını kısa bir an Mirza Bey'e çevirip, aralarındaki saniyelik bakışmanın ardından yeniden bana döndü.
"Ve şimdi beni buldun, çünkü..?" dediğinde sesindeki boşluğun farkındaydım. Farkında olmamak güçtü. Ne cevap verirsem vereyim umurunda olmayacak gibiydi sanki.
'Çünkü kızınım, çünkü senin varlığını öğreneli sadece altı ay geçti, çünkü bana başka çare bırakmadınız' gibi sıralayabileceğim cevaplara sahipken omuz silktim sadece. Madem umursamaz olmayı bu kadar seviyordu, eşlik ederdim.
"Vicdan yükümden kurtulmam gerekiyordu." dedim beni tepeden izleyen adama alttan alttan bakıyorken. "Annem seni bulmamı istedi, buldum ben de."
"Bunca sene boyunca değil de şimdi mi istedi beni bulmanı?"
Dudaklarım kıvrıldı hafifçe. Hiç düşünmeden konuşuyordu. Bu bencillik miydi yoksa hiç tanımadığımız insanlara karşı çizmemiz gereken sınırlar aslında böyle belirgin miydi?
"Kendisine sormak ister miydin bu sorularını?" dedim yavaşça. "İnanır mısın ben çok isterdim."
Yerimden kalktığımda hareketlerimi kaçırmaması gerekiyormuş gibi dikkatliydi. Üzerine atlayıp ona zarar vereceğimden falan mı çekiniyordu acaba?
Çok mesafe kalmamıştı aramızda artık. Ama benden en az on beş santim uzun bir adam olduğu için dibine de girsem aramızda belli bir mesafe var olacaktı.
Boynumu gerip yüzüne baktım. "Annem tüm sorulardan kaçabilmek için, tüm bunları anlatmadan önce ölümün kıyısına yaklaşmayı bekledi. Ben elime tutuşturduğu üç beş kâğıt parçasını okumaya fırsat bulamadan da öldü."
Ezberlediğim bir masaldan bahseder gibiydim. Sakince, tane tane sözcükleri dilimden döküyor ve gözlerimi kırpmadan yüzüne bakıyordum. "O yüzden, almak istediğin cevapların çoğuna sahip olamadığım için kusura bakma lütfen."
Son kısımda hafif alayla konuşmuştum. Üzerime gelmesine izin vermeyecektim. Ben bu hikâyede suçlu olan değildim, suçlanmaya göz yummayacaktım.
Sakallarıyla örtülü çenesi ve yanakları gerilir gibi oldu. Kasılmıştı. Tepkilerimin değil de annemin ölümünün buna sebep olduğunu tahmin edebiliyordum.
"Anne," diyerek birden Canan Hanım'a seslenmesini beklemiyordum. "Yalnız bırakır mısınız biraz, bahçeye çıkıp hava alın babamla."
Yalnız kalmak isteyişi birçok yere çekilebilirdi. Daha sert konuşacağı için ailesini dışarı çıkartmak istemişti ya da onların duymasını istemeyeceği detaylar vardı ve onları öğrenecektim birazdan... Belki de bambaşka bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...