yirmi bir

10K 944 376
                                    

Ben geldiim, nasılsınız?

Uzun sayılabilecek bir bölüm, lütfen yorumsuz bırakmayın ki sık ve uzun bölümler yazmaya devam edeyim ben de.

Medyada Despina'nın özellikle bu bölüm sık andığı Pars-Despina boy farkı var temsilen :) Boyun üzerine bolca iri yarılık da ekleyin siz tabi Pars'a...

İyi okumalar!

~~~

"Yüz yüze tanışmamıştık, Özgür ben."

Özgür ve Pars oturduğumuz masaya vardıklarında yanımızda oturan kişinin Korel olduğunu anlamaması imkânsızdı. Mayıs'ın kafede olduğumuzu söylerken bunu kesin belirttiğini düşünüyordum.

Konuşurken uzattığı eli Korel tarafından kavrandı, kısaca el sıkıştılar. "Korel ben de," dediği sırada bakışları Özgür'ü bulduğu için mutluydum. Girişte olduklarını fark ettiğimizden beri Korel'in Pars'a kilitlenmiş gibi bakması beni fazlasıyla germişti.

"Oturmayacak mısınız?" diyerek araya giren Mayıs başıyla masadaki boş sandalyeleri işaret etmişti. "Abim ve Korel tanışmıştı zaten." Evet, memnun olmaktan kafayı yemiş gibi görünüyorlardı hatta.

Pars ve Korel'in tepkilerini görebilmek için hızlıca ikisine de bakmıştım. Korel sakince gülümsemiş, Pars ise beni şaşırtmayarak bir şey duymamış gibi tepkisiz kalmıştı.

"Oturalım," derken Özgür'ün de fark edilmemesi epey zor olan gerilimi fark ettiğini bakışları Pars ve Korel arasında gidip geldiğinde anlamıştım. Mayıs'ın yanındaki sandalyeye Özgür yerleşti, karşısında Korel ve çaprazında da ben vardım. Kalan boş sandalye masanın başında, ben ve Mayıs'ın arasında kalan kısımdaydı. Pars da oraya oturmuştu.

"Ne zaman tanıştınız ki siz-..." diyerek başladığı sorusunun sonu gelmeden Özgür sanırım cevabı kendisi bulmuş olacak ki sessizleşti. O günün akşamında kendisi de Pars'ın kapısına dayanmıştı zaten.

Kahve bardağımda duran pipeti sağa sola iterken çaresizce Mayıs'a baktım. Kendimi hiç rahat hissetmiyordum. Dudakları aralandığında beni kurtarmak için bir şeyler söyleyeceğini umuyordum.

Ummakla da kalmıştım.

"Biz birazdan kalkalım olur mu? Ertelemememiz gereken bir konuşmamız var bizi bekleyen." Başını hafifçe Özgür'e çevirerek söylemişti bunu. Dalga mı geçiyordu? Onlar gidecekti ben de Pars ve Korel'in arasında oturup bekleyecek miydim?

"Öyle yapacağız zaten, Despina seni eve bırakayım oradan ayrılırız." İkinci kısımda bana döndüğünde hevesle başımı sallayıp onaylamak üzereydim ki hareketimi engelleyen ufak(!) bir pürüz oluştu.

"Ben bırakırım," diyen ses aynı anda iki ayrı ağızdan yükseldiğinde dudaklarımı pipetime yapıştırıp kahvenin yarısını mideme yolladım. Ben yutana kadar umarım az önceki an yok olurdu.

Mayıs'ın yüzündeki ifadeyi artık tanıyordum. Gülmek için çırpınan ama kendisini tutan haliydi bu. Özgür ise hafif çatılmaya başlayan kaşlarıyla birlikte sırayla Pars ve Korel'e bakmıştı.

"Yolumun üstü, ben bırakırım eve." Pars az önce onunla birlikte bir kişi daha aynı öneriyi sunmamış gibi rahatça arkasına yaslanarak konuşmuştu.

"Güvenip Despina'yı yalnız bırakabileceğim kişiler arasında yoksun. Özgür bırakmayacaksa, ben bırakmak zorundayım."

Korel'in babam tarafından özellikle uyarıldığını ve yanımda saydığı kişilerden biri yoksa yalnız olmamam gerektiği konusunda ciddi olduğunu biliyordum. Ama bu, ikisinin birbirleriyle inatlaşmasını seyredeceğim anlamına gelmiyordu.

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin