Yola koyulmak için en az öncekiler kadar heyecan duyduğum bir yolculuğun başındayız.
Hoş geldiniz :)
Dilerseniz bu satıra okumaya başlama tarihinizi bırakabilirsiniz
İyi okumalar!
~~~
Eğitim hayatım boyunca duyduğum sayılı övgülerin tümü aynı yerden doğmuştu.
Dil öğrenmeyi, diğer her şeyi öğrenmekten nefret ettiğim kadar çok severdim. Yabancı dillere olan yatkınlığım, öğretmenlerimin geriye kalan olumsuz özelliklerimi göz ardı edebilecekleri kadar büyüleyici olmasa da baskın bir gerçekti.
Yarı Türk yarı Yunan bir anneye sahip olmak, ilk olarak bu iki dille içli dışlı olmama öncü olmuşken; eklenen diğer diller keyfimdendi. Kelimelerin arasında kaybolmak, daha önce rastlamadığım kelimelerle yolum birden kesiştiğinde onları öğrenme açlığı çekmek benim için tatlı bir zevkti.
Bir hafta önce on dokuz yılını tamamladığım ömrümde, Yunanistan sınırları dışında bulunmuş değildim. Bu, bildiğim dillerden yalnızca Yunanca ile doyasıya vakit geçirebildim demekti.
Az önce ayak bastığım şehir ise beni bildiğim dillerden bir diğerinin kucağına çekmişti.
İstanbul'daydım.
Uçaktan indikten sonra henüz valizimi alacağım kısma varamadan gözüme takılan tabelalar Türkçe ve İngilizceyi birlikte barındırıyorlardı. Hevesle Türkçe kısımları okurken adımlarım etrafımdaki aceleci insan kalabalığına oranla bin kat yavaştı. Herkes hızla buradan çıkmak, havaalanından ayrılıp asıl varış noktasına kavuşmak için koşar adım ilerlerken ben evim burasıymış gibi rahattım.
Eşyalarımı azaltabileceğim kadar azaltıp eleyerek tıkıştırdığım, orta boy sayılabilecek valizimi banttan aldığımda aradan dakikalar geçmişti. Burada halletmem gereken başka bir iş kalmadığında arkamda sürüklediğim valizimle birlikte 'çıkış' yazılı işaretlerin peşine düşmüştüm.
Havaalanındaki klimalı serinliğin bir yanılsama olduğunu, kapıdan çıkar çıkmaz bedenimi saran ısıyla fark ettiğimde yüzüm buruştu. Saçlarımın tepesinde duran güneş gözlüğümü aşağıya kaydırıp gözlerimi korumaya çalışırken Yunanistan'dan bir farkı olmayan sıcakta bulabildiğim ilk gölgeye adımladım.
Biletimi almaya karar verdiğim andan, uçak İstanbul'a inene dek düşünmeyi ertelediklerim artık düşünmem gereken zorunluluklar haline gelmişti. Düşünmeliydim, çünkü düşünmezsem buradan gidebilecek olduğum tek bir yer bile yoktu. Gerisin geri içeri dönüp, bir bilet bulmak ve Atina'ya uçmak zorunda olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...