otuz altı

9.7K 1K 299
                                    

Ben geldiiiimmm, bayram şekeri yerine bölüm getirdim sizeee 🫠

İyi bayramlar çiçeklerim 🌸

Kısa aralar olsa dahi o sürelerden sonra toparlanmam ve bölüm yazmam o kadar zor oluyor ki... Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur

Araların ardından etkileşimler genelde düşüyor ama lütfen öyle olmasın bu kez, vaktim olduğunda birkaç günde bir bile bölüm okuduğunuz oldu. Üzmeyin beni :')

İyi okumalar!

~~~

İttiğim kapı farkında olmadan biraz fazla güç uyguladığım için sert bir sesle ardımdan kapandığında artık odamda ve yalnızdım.

Sağlıklı bir zihne ve ruha sahip olmadığımı her yeni günde tekrar hatırlıyor, hatta hiç unutma fırsatı bulamıyordum. Gün içerisinde dahi değişen ruh hallerimden hangisinin üzerime daha uygun olan olduğunu bulamıyordum.

Kimdim?

Az önce yaptığım gibi asla kendinden başka bir şeyi düşünmeden aklına eseni söyleyen, kendisini savunan kadın mıydım? Küçük bir şefkat zerresi arayışında kendini kaybeden, aradığını bulduğunda şımaran küçük bir kız çocuğu muydum?

Yatağa adımlayıp bir kenara yerleştim. Dizlerimi kendime doğru çekmiş, yüzümü de oraya yaslayıp etrafta kimse olmasa da sanki biri beni görebilecekmiş gibi saklanmıştım.

Odanın kapısında tek fakat güçlü bir vuruş duyulduğunda aradan çoktan dakikalar geçmişti. Olduğum yerden kıpırdamadan kendimi soru yağmuruna tutmayı -bulamadığım cevapların beni delirteceğini bile bile- hiç bırakmamıştım.

Sesli bir onay vermedim. Sessizliğimin kapıdaki kişi için onay sayılacağını tahmin ediyordum. Beklediğim gibi de oldu.

Yüzümü dizlerimden kaldırıp kapıya doğru baktığım sırada kapı açılmış, ardından küçük boşluktan Özgür'ün başı içeri uzanmıştı.

"Gelebilir miyim?" diye sorduğunda başımı küçücük bir hareketle olumlu anlamda sallamakla yetindim.

Odaya girdikten sonra kapıyı tamamen kapatmadı ama neredeyse kapanacağı kadar ittirmişti ileri doğru.

Bana bir şeyler söyleyeceğini ya da en azından konuşmam için beklentiyle karşımda duracağını düşünmüştüm. Oysa beni tamamen haksız çıkartarak yatakta oturduğum yerin hemen yanına yerleşmeyi ve ağzını hiç açmamayı seçmişti.

Saniyeler dakikaları kovalarken onunla sessizliği paylaşmaktan rahatsız değildim. Şu anda sessizliğe ihtiyacım vardı ama yalnız olmayı sevmiyordum. Kısacası Özgür bana dilediğim ortamı ben hiç istekte bulunmadığım halde sağlamıştı.

Yüzümü dizlerime gömmeyi bırakıp yanağımı oraya yasladım. Bakışlarımın odağı soluma denk gelen Özgür olduğunda onun dikkatli bakışlarını bendeyken yakalamıştım.

"Gözlerin kızarmış," dediğinde bir şey söylemedim. Gözlerim genellikle ağladığımda kızarırdı ancak bu akşam gözümden doğru düzgün damla düşmüş değildi. Bu seferki kızarıklık sanırım kendimi fazla sıkıp zorlamaktandı.

"Özür dilerim," diyerek yeniden konuşunca kaşlarım istemsizce çatıldı. "Neden?" diye sordum pürüzlü bir sesle.

"Ağzımı açıp seni savunmam gerekirken yanında aptal gibi dikilmekle yetindim. O susmazken ben susturmalıydım, senin tepkini beklememeliydim."

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin