kırk beş

3.6K 589 228
                                    

Beklenmedik gelişmeler yaşandı, pek hoş gelişmeler de değil maalesef. Ancak bir şekilde devam etmeyi deniyorum, denemeyi de sürdüreceğim.

Umuyorum kii kısa süre içerisinde her şey eskisi gibi olur...

Panoya uğramayanlar için, şu anda aktif olarak wp kanalı kullanmaktayım. Linki panomda var, eğer henüz gelmediyseniz bekliyorum. Her an watty ellerimden tamamen kayacakmış gibi, olası kötü senaryolara karşı eşzamanlı olarak kanaldan da bölüm ve duyuru atıyorum.

İyi okumalar!

~~~

"Neden gelmiyor? İçeride bir şey mi oldu acaba? Yoksa-..." Devam ettirmekte hiçbir kaynak sorunu yaşamayacağım sorularım babamın beni sırtım göğsüne değecek şekilde kendisine çekmesiyle durmuştu. Afallayarak ona doğru başımı kaldırıp alttan yüzüne baktığımda alnıma burnunu bastırdı.

"Ne olabilir içeride Ahu? İki metrelik adamı kaçırıp bir kenarda dövüyor olabilirler mi sence?"

Sıkıntıyla nefes verdim. "Ama gelmiyor."

"Biraz sabırlı ol, mümkünse benim yanımda şu herif için bu kadar heyecanlanma bi' de."

Gözlerini devirir gibi oluşuna istemsizce güldüm. "Ben taksiyle gelseydim o zaman."

Babamın Pars'ı birkaç günlüğüne şehir dışına yollamak için yaptığı plan yüzünden günlerdir göremiyor olduğum sevgilimin uçağı az önce inmişti. Havaalanından alınmaya ihtiyacı yoktu, yani benim dışımda -Pars da dahil- herkesin savunduğu buydu ama yeterince özlemiştim. Ne kadar erken görürsem o kadar iyiydi.

"Bu saatte ne taksisi?"

"Baba saat sekiz."

"Geç olmuş bayağı, uykum geldi. Dönelim, Pars kendi gelir."

Boynumun altından dolayarak beni sardığı koluna avucumu yasladım. "Abimle ya da Özgür'le gelmeme de izin vermedin."

"Vermem tabii," dedi kendinden emin bir tavırla.

"İki sözünle kandırıyorsun onları, risk alamazdım."

"Seni kandıramıyorum yani, eminsin bundan?"

Bir an duraksadı. Sanırım bugüne kadar yaşadığımız tüm anlar gözünün önünden sırasıyla geçiyordu.

Emin olmadığını, gelemeyen cevap sayesinde anlamıştım. Üstüne daha fazla gitmek için dudaklarımı aralamışken bakışlarım ileriye doğru bir noktada sabitlendi.

Etraftaki diğer insanların ortalamasının hayli üstündeki boyu ve cüssesiyle direkt göze çarpan kişiyi odağıma aldığım anda yerimde zıplayacak gibi oldum. "Geldi!" dediğimde babamı da bakması gereken yere baktırmayı başarmıştım.

Boynumdaki kolunun gevşekliğinden yararlanarak öne doğru adımladığımda koşturmak için hiçbir engele sahip değildim. Henüz bizi fark etmemiş olan Pars'ın olduğu tarafa doğru hızlı yürümek ve koşmak arasında kalan bir hızda ilerlediğimde saniyeler içinde yanındaydım.

Kollarımı yukarı doğru kaldırıp sarabildiğim kadar sıkı şekilde omuzlarından boynuna dolandığımda birkaç gündür değil de birkaç aydır uzağımdaymış gibi kokusunu derince soluyordum.

Hareketlerimi sesli olarak da açıklamama gerek olmadığını belli ederek konuştu. "Ben de çok özledim minik tanrıça."

Sırtımın bitiminden beni sıkıca sarıp hafifçe havaya kalkmama sebep olurken ayaklarım yerden kesildiği anda benimle birlikte yürümeye başladı. Şaşırmak ya da itiraz etmek yerine gayet konforlu olan yolculuğuma uyum sağlamıştım.

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin