Bir an önce ilerleyelim de, kurgunun devamı için planladığım kısımları siz de okuyup öğrenin diye aşırı heyecanlıyım. Sık bölüm atmamın yorumlar dışındaki bir diğer sebebi de bu ahakşlişöfmcd
Yorum sınırı koymasam da aklımda bulunan bazı eşikler var elbette. Onlar atlandıkça daha hızlı geliyor bölümler ;)
İyi okumalar!
~~~
Her insanın, kötü olarak tanımlayabileceği bazı alışkanlıkları olurdu. Bu alışkanlıkların ya süreci ya sonucu kötü olmalarına sebepti.
Sigara içerdiniz, bu sizi günden güne tüketen ve sonucu bir gün aniden belirecek olan kötü alışkanlığınız olurdu. Ya da streslendiğinizde kendi tenine türlü işkenceler eden insanlardan biri olurdunuz, engelleyemediğiniz bu alışkanlık yaptıkça canınızı acıtırdı.
Benim, çoğu konuda olduğu gibi, bu konuda ters işleyen bir örneğim vardı. Kötü olarak nitelendirdiğim alışkanlığım, ne süreci ne de sonucu kötü olanlardandı. Alışkanlığımın kaynağı yani ortaya çıkma nedeniydi kötü olan.
Uyuduğum odanın kapısı kapalı ve mutlaka kilitli olmalıydı.
Evde tek miydim, kilitlemem gerekirdi. Evde tanıyor olduğum on kişi mi vardı, yine kilitlerdim.
Yenmeye çalıştığım takıntım, kilitlemeden uyumayı denediğim gecelerde gözümü kırpmadan kapıya dikkatle bakmamla sonuçlanıyordu her seferinde. Kapıya bakmalı, açılır da biri içeri girerse diye tetikte olabilmeliydim.
Son yıllarda bana hayatı zehir ediyor olan bu alışkanlıktan kurtulabilmem için, öncelikle zihnimde esir tuttuğum bambaşka şeyleri serbest bırakmalıydım. Bu bile bile ateşe adımlamak olacağından, susmayan sesi dinleyip kilitli kapılar ardında uyumaya devam ediyordum.
Dün gece yaptığım gibi, bu gece de kilitlemiştim odanın kapısını.
Odama geçtiğimde saat çok geç sayılmazdı. Öğleden sonra eve geldiğimizde yaşanan kısa süreli maç diyaloğunun ardından, gitmemeye ikna olmuş rolü yaparak kendimi odama atmıştım. Bu kadar hızlı ikna olmayacağımı anlamaması için aptal olmalıydı. Değildi, evet. Fakat küskünlüğe benzeyen tavrımla odama kaçışımın oyundan ibaret olduğunu da anlayamamıştı.
Saat on buçuğa gelmek üzereyken odamın kapısı iki kez, kısık sayılabilecek bir şekilde çalındı. Onay vermem yetersizdi, kalkıp kilitli kapıyı da açmam gerekiyordu.
Yatakta dönüp ayaklarımı yere bastıktan sonra kapıya ilerledim. Kilidi çevirip kapıyı araladım. Karşımda Özgür'ü bulmuştum.
"Hâlâ uyumamışsın, uyuyacağım diye yemekten kaçmadın mı sen?"
Bir iki saat kadar önce akşam yemeği için yine Özgür kapımda belirmiş, onu uykuya dalmak üzere olduğumu seslenerek geri yollamıştım.
"Bu sefer ne için geldin? Meyve mi teklif edeceksin?"
Yüzü buruştu. "Meyve yiyeceksen mutfak az ileride, sağda. Ben niye teklif edeyim?"
Kaşlarımı kaldırdım. "Yemek için aynısı geçerli değildi ama." dedim sorguyla.
"Gelmeseydim de Timur abi yarın gece için bana da mı izin vermeseydi kızım?"
"Neden ondan izin alman gerekiyor ki? Kendini koruyabildiğine göre tehlikede olmazsın zaten." Öğlen onu ikna etmek için çabalıyor oluşunu hatırlatmak istemiştim. Bana izin çıkmamasını anlayabiliyordum, ama Özgür normalde izleyici olarak değil, o iplerin içinde olarak katılıyordu zaten maçlara. İzlese ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Ficção Adolescente*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...