kırk yedi

3.2K 594 118
                                    

Söylenecek pek bir şey yok bu bölümle ilgili :')

Önceki bölümün playlistine eklemeler yaptım, linki yine panoda ve kanalda paylaşıyor olacağım. Okurken dinlemek isteyenler oradan ulaşabilirler.

Düşüncelerinizi ve hissettiklerinizi öğrenmeyi dört gözle bekliyor olacağım...

İyi okumalar!

~~~

Titreyen parmaklarıma rağmen sıkıca kavradığım, gücüm çekilmiş gibi hissetsem dahi bir an bile tutunmayı bırakmadığım beden de en az benim kadar sarsılmıştı.

Ona tutunurken umudum güç almak değildi. Güç verecek gibi de değildim.

Sadece yalnız olmadığıma, yanımda varlığının beni ürkütmeyeceği kadar güven duyduğum biri olduğuna kendimi inandırmak ve bunun sayesinde nefes alabilmek içindi çabam.

"Birazdan gelirler," dediğini duydum Mayıs'ın. Dudaklarımı birbirine bastırmakla yetindim.

Kaçıncı kez bunu dile getirdiğini saymayı bırakmıştım artık. Dün akşamdan beri dönüp dolaşıp bunu söylüyor, sessizliği bu şekilde bölüyor ancak söyledikleri bir türlü gerçekleşmiyordu.

Kimse gelmiyordu.

Mayıs'ın kastettiği kişilerin kimler olduğunun farkındaydım. Yokluğumuzdan habersiz olmaları imkânsızdı. Nerede olduğumuzu bilseler, bir an bile zaman kaybetmeden burada belireceklerini biliyordum. Ancak gelmeme sebeplerini bilmem beni rahatlatmıyordu.

'Birazdan gelirler' diyerek dilediği kişiler gelmemeye devam ettikçe, hapsolduğumuz yerin kapısından başka birilerinin girme ihtimali artıyordu.

Kolumdaki ince, gümüş kordonlu saat olmasa tamamen zamana dair bilincimi yitireceğim kadar uzun süredir etraftaki her şey hareketsizdi.

Bu odaya gireli yirmi dört saat çoktan geçip gitmiş, kapı sadece aynı adam tarafından yiyecek ve içecek bir şeyler bırakmak üzere açılıp kapanmıştı.

Odaya getirildiğimiz sırada kendimde değildim. Bu da bulunduğum yer dışındaki hiçbir alanı tanımıyorum demekti. Bu yüzden buradan çıkmamak şu an diğer seçeneklerden daha az riskliydi.

Aklım düne, bilincimi kaybettiğim anın biraz öncesine gittiğinde göğsüm sıkıntıyla sızladı.

Evden çıktığımızı, Mayıs'ın benim biraz kendime gelmem için dışarı çıkma teklifi sunduğunu hatırlıyordum. Aşağı indiğimizi, sokağı baştan sona yürümeye başladığımızı... Sonrası ise koca bir karmaşaydı.

Birden etrafta beliren, başka bir anda görsem dikkatimi çekmeyecek kadar normal giyime ve yüzlere sahip birkaç adam tarafından Mayıs'ın yakalandığını gördüğümde ilk tepkim ona doğru uzanmaya çalışmak olmuştu. Aynı anda da sesimi birilerine duyurmak üzere ağzımı açmış, ancak dudaklarıma kapanan yabancı bir el yüzünden sadece boğuk sesler çıkartabilmiştim.

Mayıs'a 'babanızın yanına götüreceğiz, korkmanıza gerek' yok gibi bir şeyler saçmaladıklarını hatırlıyordum. Beni tutan adamın esaretinde Mayıs'ın da benzer bir tutuşla arabaya bindirildiğini gördüğümde tüm gücümü hareket edebilmek için harcamıştım.

En sonunda beni tamamen güçsüz bırakan ise üst kolumda hissettiğim ince sızıydı. Bu sızının bir iğnenin eseri olduğunun ve iğnenin bedenime sızdırdığı her neydiyse o maddeye birkaç saniyeden fazla direnemediğimin farkına çok geç varmıştım.

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin