kırk altı

3.1K 556 209
                                    

Bu bölüm hakkında her yerde çok konuştum, çok şey söyledim :) Bakalım okurken bana hak verecek misiniz?

Düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın...

Bölümü okurken; benim yazarken dinlediğim ve bu bölüme özel olan şarkıları dinlemek isterseniz panoya ve kanala bıraktığım linkten playliste göz atabilirsiniz

İyi okumalar!

~~~

- Bir şansa hiç sahip olamamak mı daha acıydı yoksa o şansı bir süre yaşamayı başarıp kısa bir süre sonra şansın ellerinden kayıp gittiğini öylece izlemek zorunda kalmak mı? -

- Timur'dan

"Bir daha ara Özgün, başlatmasınlar sevgililerinden. Yemek hazır gelsinler bir an önce."

Özgün yan yan bana baktıktan sonra elinde tutuyor olduğu telefonu salladı. "Abi arıyorum zaten. Özgür açmıyor, kızın da ondan akıl alıyor olacak ki o da açmıyor."

Sabır dilenir gibi başımı geriye attım. "İkisinde de yarımşar akıl var, birleştirmeyi de bilmiyorlar ki."

"Ses kaydına alsaydım keşke," diye söylendiğini duydum Özgün'ün. "Despina'ya dinletirdim, birkaç gün senden uzak bize yakın takılırdı."

Evde akıl sağlığı yerinde olan üye bulunmaması benim sınavımdı. Geçebileceğimden emin olamadığım ancak yine de bolca çalışıp çabaladığım bir sınav süreciydi.

Ayakta dikilmek yerine hazırladığım masanın kenarındaki sandalyelerden birini çekip oturdum. Kahvaltılarda ve akşam yemeklerinde hep beraber olmamız her zaman mümkün olmuyordu ancak bu gerçekleştiğinde Ahu'nun nasıl hevesli olduğunu bildiğimden şartları olabildiğince toplu yemek yenecek şekilde uyarlamaya çalışıyordum.

Özgür'ü oradan buradan toplamak, Özgün'ü işini gücünü ayarlaması için uyarmak ve kendi günlük planımın saatlerini bunlara uydurmak ne çok zor ne de çok kolaydı.

Boş tabakların arasında, gözümü anlamsızca bir duvara çevirmişken son bir saattir arada yoklayan göğüs sıkışmamı göz ardı etmeye çalışıyordum. Kahveyi fazla kaçırmış olmama yorduğum ağrılar yoğundu, biri iki elini göğsüme bastırmış kalbimi sıkıyor gibiydi.

Özgün su içmek için bardağa ve şişeye uzanmışken tezgâhtaki hareketliliğini durdurmasına sebep olan zil sesi duyuldu.

"Telefonu yoldalar diye açmamışlar demek ki." Bu saatte gelenin kim olduğu belliydi.

Ayaklanmadım. Özgün zaten ayaktaydı, kapıyı açabilirdi.

Ben burada bekleyecek, içeri girdikten sonra koştur koştur beni bulup üstüme ağırlığını bırakacak olan kızımı kucaklayacaktım.

Özgün mutfaktan çıktı. Kapıyı araladığını belli eden sesi duydum hemen sonrasında. Ahu'nun Özgün'e nazlanmalarını dinleyeceğimi, susmadan bir şeyler anlatacağını düşünerek gülümseyecek olduğumda beni bundan alıkoyan, yaşanan uzun sessizlikti.

Önce yüzümdeki yumuşak ifade yerinden oldu, ardından nefesimin ağırlaştığını hissettim.

Özgür ve Ahu koşturmuyor, birbirlerine laf atmaya girişmiyorken; Özgün bundan faydalanıp Ahu'yu kendisine yaklaştırmak için bir şeyler homurdanmıyorken hayatın normal akışında ilerlediğini söyleyemezdim.

Düşten FarksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin