Önceki bölüme gelen, sayısı 500'ü geçmiş yorumlarınızın motivasyonuyla kendimi bölüm yazarken buldum birden...
Umuyorum ki bu şekilde devam ederiz :) Çünkü birazdan normal bölümlerden daha uzun bir bölüm okuyacaksınız, ona göre de bol yorum bekliyorum 😌
Birazdan ilk kez geçmişe gideceğiz birlikte, bu bölümde olmasa bile ilerledikçe Despina'nın geçmişinde sizi tetikleyecek unsurlar bulunabileceğini belirtmek istiyorum. Kendinizi iyi hissetmediğiniz anda lütfen flashback sahneleri atlayın.
İyi okumalar!
~~~
- 11 yıl önce, Nisan 2012, Yunanistan
*bu sahnedeki diyalogların dili Yunancadır.
"Yemeğim neredeyse bitecek ama arkadaşın gelmedi yanımıza anne."
Helen, önündeki makarna tabağının içinde bir nevi kaybolmuş görünen kızının söyledikleriyle birlikte sağa sola itip durduğu bardağını düzgünce kenara bıraktı.
"Birazdan gelir," dedi sakince. "Yoldadır, sen yemeğini bitirsen de önemli değil."
Despina kaşlarını çatarak çatalını tabağa bıraktı. "Kaç saattir yolda, çok uzaklardan mı geliyor?"
Helen derin bir nefes aldı. Bu nefese, daha doğrusu o nefesin getirmesini umduğu ferahlamaya öylesine ihtiyacı vardı ki tam o anda.
"Uzaklardan geliyor, evet." dedi aldığı nefesten umduğunu bulamamış olsa da kızını daha fazla bekletmeden.
Despina'yı cevaplarken, Helen aslında belki farkında bile olmadığı son şansını harcamıştı.
Kendisine 'Despina beni babası olarak tanırsa ilişkimize karşı daha ılımlı olacaktır, işi için uzaklarda olduğunu söylediğin babası dönmüş gibi yapamaz mıyız?' diyerek bir öneriyle gelen Nikolos, Helen'in ölene dek gerçeklerini göremediği bir dolandırıcıydı aslında. Dolandırıcılığı maddi kaynaklardan değil, manevi kaynaklardan yapıyor olması onu temize çıkarmıyordu.
"Despina," diyerek makarnasının son lokmalarını ağzına atıyor olan kızına seslendi yeniden Helen. Ağzı dolu olduğundan ses çıkartmamış, yalnızca beklentiyle annesine bakmıştı küçük kız bu sırada.
"Ben küçük bir yalan söyledim aslında sana..." diyerek konuşmaya başladığında aslında yalan söylemeye tam da şimdi başlamıştı Helen. "Gelecek olan kişinin arkadaşım olduğunu söyledim ama bilmen gereken bir şey daha var."
Despina merakla irileşen mavi gözlerini aça aça annesine baktı. Yalan söylemenin hiç iyi bir şey olmadığını biliyordu.
"Nasıl yalan?" diye sordu ağzındakileri yarım yamalak yutmuş haliyle.
"Sen bana hep birini soruyorsun ya hani... Gelecek mi, ne zaman gelebilir diye..." Helen boğazı düğümlendiği için devam edemeyip sertçe yutkunmak zorunda kaldı birden. Karşısındaki hepi topu sekiz yaşına yeni basacak olan bir kız çocuğuydu, kendi kız çocuğuydu. Ona ilk büyük yalanını söylüyor olmanın ağırlığıyla eziliyordu.
Despina telaşla sandalyesinde sallandı. "Babam!" diye şakıdı. "Babamı soruyorum ben hep."
Helen başını salladı onaylar anlamda. Son bir kez içinden kendisiyle hesaplaşmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...