Biz geldik :)
Bölüme geçmeden önce Timur Akdoğan'a 'iyi ki doğdun' diyelim. Doğum günü şerefine medyaya da kendisini bıraktım
Ben bu bölümü yayınlarken beyefendinin doğum gününe güncel zamanda da on günden az kalmış oluyor. Kitaptaki zaman çizgimiz ise tam olarak oralarda..
Ben hem sizi hem de df evrenini çok özlemişim, uzatmadan bölüme alayım o yüzden
İyi okumalar!
~~~
- 1 ay sonra
Elimde bir valizle, içine sığdırdığım birkaç parça eşyamla birlikte daha önce hiç bulunmadığım bir ülkeye geleli aylar geçmişti. O aylar boyunca yaşadıklarımın çeşitliliği, alışılmadık oluşları beni öylesine sarsmıştı ki aynı anda kendimi başladığım noktadan hem çok geride hem de çok çok ileride hissettiğim oluyordu.
Daha önce sınanmadıklarımla sınanmak, bir yandan yeni hislere alışmaya çabalarken bir yandan da eskiden kalma korkularımın esiri olmak beni hiç olmadığım kadar dengesiz bir ruh haline sahip olmaya mecbur bırakmıştı.
Sevilmeyi, şefkati, güveni, aşkı... Hepsini bir avazda tanımak, üst üste hepsiyle karşı karşıya kalmak ve sınırı olmayacak biçimde çepeçevre sarılmak beni ısıtmıştı. Sonra o ısı büyümüş ve bir yangına dönüşmüştü.
"Abla adresi söyleyecek misin artık? Kaldık burada."
Kulaklarıma dolan ses yabancıydı ancak söyledikleriyle birlikte kendimi hızla birkaç ay öncesinde bulmuştum.
Yaşının benden fazla olduğu kesin olan insanlar tarafından 'abla' diye seslenilmeye şaşırdığım zamanlar çok uzakta sayılmazdı. İlki de yine tam burada, bu şehirdeki havaalanına adım attıktan biraz sonra gerçekleşmişti hatta.
Elimde duran bir kâğıt parçasını uzatıp nereye gideceğimi bilmeden, içimi kaplayan belirsizlikle adresi göstermek yerine dudaklarımı araladım. Tek nefeste ezberimdeki adresin büyük bir kısmını dile getirdiğimde içinde bulunduğum taksinin şoförü daha fazla oyalanmadan arabayı hareketlendirmişti.
"Gece yarısı olmadan varmış oluruz değil mi?"
"Oluruz abla, bir saati geçmez. Bu saatte trafik yok."
Göğsüm rahatlamayla şişerken geriye doğru yaslandım. Sağıma çevirdiğim başımı cama doğru yaslayarak yolu izlemeye başladığımda içinde bulunduğum anı düşünüyordum.
Düşüncelerim büyüdükçe büyüdü, aklım doldukça taştı ve en sonunda o yol bitti.
Taksi tanıdık caddeyi geride bırakıp durması gereken noktada durduğunda parayı ödememin ardından benimle birlikte şoför de inmiş ve bagajda duran ufak valizimi çıkartmama yardım etmişti.
"Teşekkür ederim."
Adam sakince gülümseyip bana yanıt verdikten sonra arabasına binmiş, uzaklaşmaya başladığı sırada beni bulunduğum noktada yalnız bırakmıştı.
Buraya gelişlerimde taksi kullanıyorsam, şoförler genellikle 'her şey yolunda mı, isterseniz kalalım' demekten vazgeçmiyorlardı ancak bu seferki şoför gece yarısına yaklaşan saate rağmen burada olmamı pek sorgulamamıştı.
Arkamdan küçük sesler çıkartarak sürüklenen valizimle birlikte adımlarken, etrafın ilk bakışta hissedilen güvensizliğine rağmen ben hızlanmaya bile gerek duymayan dingin kalp atışlarım eşliğinde sakindim. Sakinliğimin kaynağı, birazdan geçecek olduğum kapının arkasında beni bekleyen kişilerdeydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/347291744-288-k588655.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...