9- GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT
Sevgili Günlük,
Bugün günlerden 26.09.2004. Sana son yazmamın üstünden... on yedi gün geçmiş.
Artık bir ailemin olmadığına ikna oldum. Onlar birlikte, geri dönemeyecekleri bir yere gittiler.
Bir başıma ve öfke içindeyim. Eskiden çevreme bakıp hayal kuracak bir şeyler bulurdum. Artık her şey hayal kurulamayacak kadar renksiz ve iğrenç gözüküyor. Melin Teyze'nin bahçesi çok güzel, çiçeklerle dolu. Çoğu zaman onları koklayıp okşuyorum. Ama bu kadar. Başka hiçbir şey hissetmiyorum. Onların prenses olduğum bir sarayın bahçesine ait olduğunu düşünemiyorum. Çünkü prenseslerin annesi ve babası olur, bu yüzden prenses olurlar. Ebeveynleri olmadığındaysa kraliçe olurlar. Ama ben kraliçe olmamam gerekecek kadar küçüğüm. Annesiz ve babasız kalmamam gerekecek kadar küçüğüm. Bazen o çiçeklere de sinirleniyorum. Koparıp atmak, onları da öldürmek istiyorum.
Kübra'ya bunları söylemedim. Hoş karşılayacağını sanmıyorum. Ama bu his insanlara karşı olmuyor tabii ki. Mesela Barış ve Umut'a karşı sevgi hissetmek üzereyim. Yine de bir anneleri olduğu için onlara da ara sıra sinirleniyorum.
Dün sabah kahvaltıda Umut, kravatını bulamadığı için Melin Teyze'ye bağırdı. Melin Teyze ona kızmasa bile ben çok kızdım. Çünkü çok şımarık bir hareketti. Kravatı gerekirse ömür boyu kayıp kalsın, sonuçta bir annesi var. Kravatını bulamadığında hesap sorup bağırabileceği bir annesi var, o da annesinin varlığını bağırmak için kullandı.
Uzun zaman sonra bir şey yemek istediğimden ağzıma götürdüğüm çatalı geri bırakmıştım. İştahım yine kaçmıştı. Melin Teyze oğlunun ne yaptığını fark edince ona bağırdığı için değil, bana hissettirdikleri için Umut'a kötü kötü bakmıştı. Umut da bana bir bakış atıp suçlu hissetmiş gibi susmuştu.
Okullar açılalı... on üç gün olmuş. İkinci haftam bitti ve yarın üçüncü hafta başlıyor.
Şu an bunları Melin Teyze'nin okul alışverişinde aldığı yumurtlayan kalemimle yazıyorum. Başka birinin sürekli bana bir şeyler alması çok rahatsız edici. İhtiyacım olduğu için bazen itiraz edemiyorum. Bu beni daha da rahatsız ediyor. Alışveriş yaptığımız günün gecesinde hep ağladım. Zaten geceleri ya ağlıyorum ya da çok geç saatlere kadar uzanıp mecburen uyumayı bekliyorum.
Bu yüzden iki haftadır dersleri pek dinlemedim. Okula gitmek de istemiyorum. Daha sadece iki gün devamsızlık yaptım. Ama Kübra gidersem, zaman geçtikçe daha iyi hissedeceğimi söyledi. İnsanın annesi babası öldükten sonra daha iyi hissetmesi nasıl mümkün ki?
En azından bu sene değişen sınıf arkadaşlarımla iyi anlaşıyorum. Özellikle sıra arkadaşım Zeynep'le. Benim adımı pek beğenmiyor galiba ama ben adımı seviyorum. Çünkü annem koymuş. Ve başka kimsede duymadım. Bence kıskanıyor olabilir.
Bugün sana, cuma günü okulda olan bir şeyi anlatmak için yazmaya karar verdim.
Teneffüstü ve Zeynep'le bahçedeydik. Alçak duvarların üstüne çıkıp oturmayı teklif ettim ama o tehlikeli olduğunu söyleyip istemedi. Ben yine de ağaca çıkıp oradan da duvara geçip oturdum. O yükseklikten ayaklarımı sallandırmak eğlenceli. Öğretmen görecek diye inmemi söylese bile inmedim. Hiç kimse de görmedi. Her neyse, Barış benden büyük olduğu için o ortaokula gidiyor ama binalarımız aynı bahçede. Aynı okulun ortaokul binasında okuyor. Bu yüzden teneffüslerde onu görebiliyorum. Önceden gördüğümde pek dikkat etmiyordum ama artık, bazen onu görmeyi beklediğimi hissediyorum. Böyle yaparsam bu sene derslerime hiç dikkat edemeyebilirim. Zaten evde göreceğim, neden orada da bakıp duruyorum? Bugünlerde biraz daha iyi anlaşıyoruz. Benimle daha sık konuşmaya başladı. Çok uzun sürmese de sık sık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURKUAZ AYNASIZ | Yarı Texting
RomanceYeni haber için emniyete uğrayan bir polis-adliye muhabiri ve meşguliyeti had safhada, bir başkomiser olarak karşılaştığı çocukluk aşkı. Bugünlerde, çocukken besledikleri aşktan eser kalmadığını sanıp birbirlerinden pek haz etmeyerek hayatta kalmaya...