41- GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT

4.1K 282 51
                                    

41- GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT

26.06.2007 / Salı
Balıkesir, Şakayık Kafe

Anlatacağım şeyin üstünden dört gün falan geçmiş olabilir. Bazen yazmayı aksatıyorum ama çoğu şey aynı ilerliyor. Kübra'nın yanına gitmeyeli bir sene olmak üzere. Onun eksikliğini hissediyorum. Melin Anne istediğimde yine de onunla sohbet etmeye gidebileceğimi söylüyor ama bana saçma geliyor. Bir iki kere buna kalkışsam da sonunda yine görüşmeyeceğiz. Bu yüzden bir anda böyle görmemek daha kolay. Ayrıca annemsiz de üçüncü sene olmasına çok az kaldı. Bazen o kadar özlüyorum ki durdurmanın gerçekten bir yolunu arıyorum. Ama hiçbir yolu yok. Kalbim ağrıyana kadar özledikten sonra aynı his yavaşça kendi kendine diniyor.

Neyse, bunlardan hep bahsediyorum. Sana şimdi çok sevindiğim bir şeyi anlatacağım.

Okullar kapanalı yedi gün oldu. Karnem birinci döneme göre daha iyiydi. Barış da bu yüzden olduğunu iddia ederek bana bir hediye almış. (Kendisi şu anda karşımda buzlu limonata içiyor. Ekşi ya da acı şeyleri daha çok seviyor. Ben çikolatalı ve aşırı kremşanti dolu bir içecek içiyorum.)

Hediyesini tahmin et!

Oyuncak, pembe kamera ve mikrofon seti!

Verdiğinde çok şaşırdım. Çünkü "ergen" olduğundan beri daha suratsız. Ve benimle ilgilenmeyi biraz azalttı. Aklına geldiğimi sanmıyordum. Ama arkadaşlarıyla gezerken bunu görünce aklına ben gelmişim, o da almak istemiş, böyle dedi. (Bu arada bunu itiraf etmek utanç verici ama gördüğüm en yakışıklı ergen o olabilir. Yüzü daha da hoş oldu. Öbür çocuklarınki gibi kırmızı ya da sivilceli de değil. Hatta bazen... Aman neyse... İyi de sen kimseye söyleyemezsin, bir deftersin: ara sıra yanında utanıyorum. Halbuki o Barış! Bunun sebebini çözüp sana da söyleyeceğim.)

Ne kadar sevindiğimi görünce uzun zaman sonra sonunda gülümsediğini gördüm. Bazı günler neden yapısının soğuk olduğunu falan hâlâ sorguluyorum. Bazen de sadece olduğu gibi kabul ediyorum. Çevresindeki insanlar ifadesinden ara sıra çekinse de ben o olduğu gibi davrandığın rahatım. O da sahte laflar etmemekten şikâyetçi değil zaten.

Hediyesini odamda baş köşeye koydum. Sürekli görüp ellemek çok hoşuma gidiyor. Tarak ya da kumanda kullanmama gerek kalmadı. Dört gündür haberleri tekrar ederken elime mikrofonumu alıp ediyorum. Yemek masasında tartışma çıkmaya başladığı anda da kapıp konuşuna yöneltiyorum. Dün akşam Barış Umut'a sinirlendiğinde mikrofonu Umut'a götürünce dayanamayıp güldü. Ortam yumuşadı.

Umut'un bu sene gidecek olması canımı çok sıkıyor. Onsuz ne yapacağımı bilmiyorum. Sabırla her sorumu yanıtlayıp eşyalarının hepsini kullanmama izin veriyor. Saçımı okşayıp beni dinliyor ve bazen yanaklarımı sıkıyor, öpüyor.

Eğer bir abim olsaydı tam olarak onun gibi olmasını isterdim. Ama galiba bir abim var ve tam olarak Umut.

Şimdi başka şehre uzağa, üniversiteye gidecek. Barış'la baş başa kalmış olacağız. Onların kavgasını izlemek keyifliydi. Veya Barış'ı birlikte öfkelendirebiliyorduk. Ya da Barış'a karşı beni savunup bazen aramızda hakemlik yapıyordu. O bir avukat olarak geri gelene dek tek başıma savaşmak zorundayım.

Daha bugün kavga ettik hatta. Şu Melisa'dan bir türlü kurtulamıyor. Kurtulmak istiyor gibi olmaması da beni sinir ediyor. Kız çok salak ve terbiyesiz. Onu yarın eve davet etmek istiyormuş. Daha neler! Evde ben de varım, hatırlatırım. Haksız mıyım? Güya başka arkadaşları gelecekmiş, Melisa da bunu duyunca kendini davet ettirmiş. O zaman sadece o başka arkadaşları gelsin. Bana hayır demeyi biliyor, ona da hayır deseydi. Melisa gelmeyiversin. Barış'a bakışlarından nefret ediyorum. Barış beyinsiz olduğu için hiçbir bokun -böyle dememeliyim, evet- farkında değil. Ben bile anlıyorum.

Sakin olacağım. Sakinim. Ama intikam da alacağım. Ondan sonra da ben arkadaşlarımı çağıracağım. Kutay'ı da.

Bu arada bir hafta sonra Melin Anne'nin dükkânını büyüteceğiz. Son zamanlarda aşırı fazla çok sipariş alıyor. Ona sık sık yardım ediyorum. İşe yaramak "muazzam" bir şey, Gerbera. Bir de üstüne rengârenk çiçeklerle uğraşmam ve Melin Anne'nin hepsinin bakımı hakkında bilgi vermesi eğlenceli oluyor.

(Not: Ona artık Melin Anne demeye karar verdim. Henüz bundan haberi yok çünkü sesli söylemedim; dilim uyuşuyor gibi hissettiriyor. Ama hazır olduğumda deneyeceğim. Kızacak mı sevecek mi merak ediyorum.)

(Not 2: Barış'a da artık Barbar diyorum. Nerede duydum hatırlamıyorum ama anlamına bakınca çok uyduğunu gördüm. Melin Anne etrafta olmadığı zamanlarda o artık Barış değil, Barbar.)

Sanki daha anlatacağım bir şeyler vardı ama ergen Barış mızmızlanmaya başladığı için eve döneceğiz. Bilgisayarından iki saatten fazla uzak kalırsa kriz geçireceğini sanıyor herhalde.

"Hadi, bitmedi mi? Ne yazıyorsun bu kadar?" diye sordu şimdi.

Cevap vermeyip yazmaya devam edince deliriyor, çok keyifli.

"Firuze."

"Yeter, akşam oldu."

"Bu defter bitmedi mi hâlâ?"

Ay gerçekten. Sen bitmek üzeresin. Kübra verdiği için kıyamıyorum. Bir de nasıl olacak ki? Başka defteri alıp nasıl Gerbera diyebilirim? Kardeşin falan olsaydı keşke. Ne yapacağımı bilmiyorum. Aldığım yeni deftere geçebilirsin değil mi? Benzerini seçeceğim, söz veriyorum.

"Kime diyorum? Yorgunum, dinlenmem lazım."

Yalancı. O silahlı polisli askerli oyunlardan oynaman lazım.

"Ben de okuyayım o zaman ne yazdığını, canım sıkılıyor."

PİSLİK. KOCAMAN HARFLERLE HEM DE. ŞU AN ÇOK ZOR YAZIYORUM ÇÜNKÜ ELİMDEN ALMAYA ÇALIŞIYOR.

Gidiyorum! Görüşürüz.

TURKUAZ AYNASIZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin