63- GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT
9.03.2013 / Cumartesi
BalıkesirSabah miskinliğinin tatlı sersemliğine rağmen artık kullanabildiğim, hasır sepetinin çevresi çiçeklerle süslü bisikletimle kalkıp buraya geldim, sahile. Oturduğum yerden ayaklarımı sarkıtıyorum, seni de bacaklarımda tutuyorum. Gökyüzünün yumuşak maviliği denize öyle hoş vuruyor ki biri beni dondursa ve sonsuza dek bu manzarayı izlemek zorunda bıraksa şikâyet etmem. Gündüz ılıkken şu an soğuk olan hava senin sayfalarını çekiştiriyor, benim de saçlarımı. Parmaklarım üşüyor ama kalkmayacağım. Rüzgârın içime işlemesi canlı olduğumu hissettiriyor. Umarım sende bıraktığı etki de budur.
Bu günlerde her zamankinden farklı şekilde kaybolmuş olduğumu sezdin mi? Sanki sıkıntılarımın hepsi bir top haline gelmiş de kafamın içinde oradan oraya çarpıp duruyor, tüm enerjimi sömürüyor, içimde devam etmeye, işe yaramaya dair istek bırakmıyor.
Birkaç gün önce eskiden yazdıklarımı okudum. Bunu daha önce hiç yapmamıştım çünkü cesaret edememiştim. Ama o gün, düşünmeden yapıverdim. Yapmamam daha doğruydu belki ama pişman da değilim. Belki çok düşünmemi körükledi bu yaptığım; belki de bana iyi geleceğini henüz farkında olmadığım bir şeye sebep oldum.
O yazılanları yazan çocuk hâlim gözümün önünden gitmiyor. Gerçekten karşıma çıksam kendime sarılır mıydım yoksa bir yanımın hak ettiğimi düşündüğü şekilde, şimdi olduğu gibi, kendimi görmezden mi gelirdim bilmiyorum. Dünya beni yutmuş gibiydi, hatırlıyorum. Bir kaşık bile benden daha büyüktü, daha anlamlıydı. Büyümeye başladığımda geçecek sandım, ben dünyayı yutarım sandım ama hâlâ aynı yerdeyim. Daha beterim. Çünkü aklım artık istemediğim kadar her şeye eriyor.
Bir yerde şöyle yazmışım, tekrar not bile ettim: "Bugün Kübra, sır saklamak hakkında ne düşündüğümü sordu. Korktum bir anda. Acaba bir şeyimi mi öğrendi dedim. Sonra öğrenilecek bir şeyim var mı ki diye merak ettim. Sorusunu biraz daha açıkladı. Dedi ki, mesela kendin veya biri hakkında hissettiğin bir şeyi paylaşmaman da bir sırdır. Düşündüm... O zaman sır saklanmasaydı insanların hiçbiri birbiriyle konuşamazdı, dedim. Çünkü kimse nefretini saklayamamış olurdu. Gülümsedi. Gülümsediğinde onun ablam olmasını isteyesim geliyor. Benden büyük birinin beni koruyacak bir konumda olmasının nasıl bir şey olduğunu öğrenebilseydim keşke. Bir abla beni korurdu, hem de kız olmuş olurdu!"
Şimdi yazarken ben de gülüyorum. Oradan oraya atlamamı komik buluyorum. Bunları yazan ben değilmişim gibi. O, dokuz yaşındaki Firuze'ydi ve orada kaldı, gibi. Bu paragraftan seçtiğim bir şey oldu: "...öğrenilecek bir şeyim var mı ki?" Şimdiden cevap veriyorum sana, var. Sakladığın çok büyük bir sır var. Aslında mutlu olmadığın. Bunu kendime öyle aşılayabilmişim ki öğrenilemeyecek bir sır olması şu anda mantıklı geliyor bana. Kimse bunu fark edemez çünkü bu sırrı saklamakta artık fazla iyiyim. Küçükken bu saklambacın eğlenceli, olgunca bir oyun olduğunu düşünürken şimdi kıyamet olduğunu düşünüyorum. O kadar iyi saklanmışım ki kaybolmuşum. Kimsenin beni saklandığım yerde bulamayacağı şekilde, derinlerde kaybolmuşum.
Kübra'yı hatırlamak kalbime sancılar soktu. Keşke fırsatım varken onunla daha çok konuşabilseydim. Keşke şimdi de bu hissettiklerimi ona anlatabilseydim. Yine bir abla gibi gülümser miydi? Yoksa umutsuz vaka olduğumu mu fark ederdi? Acaba şimdi ne yapıyor, seni bana veren o kadını hiç düşünüyor musun sen de?
Doğmaya başlayan güneş kahvemsi sayfalarına vuruyor, o kadar sıcak bir görüntü ki içim ısınıyor resmen. Denizin üstündeki parıltılar gözlerimi kamaştırıyor, kuşların cıvıltısından başka ses yok. Sert rüzgâr, soğukluğunu sokaklara dökülmeye başlayan suratsız insanlara bırakarak çekildi. Şimdi onun yerine kibar, aldatıcı bir esinti var ve boğazıma yapışıp umut vermeye cüret eden şeker gibi bir bahar havası kokuyor. Yürüyüş yolunun kenarına dizili kiraz ağaçlarının pembe yapraklarından biri üstüne düştü. Ben de alıp arka sayfaya sıkıştırdım, atmayacağım onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURKUAZ AYNASIZ | Yarı Texting
RomansaYeni haber için emniyete uğrayan bir polis-adliye muhabiri ve meşguliyeti had safhada, bir başkomiser olarak karşılaştığı çocukluk aşkı. Bugünlerde, çocukken besledikleri aşktan eser kalmadığını sanıp birbirlerinden pek haz etmeyerek hayatta kalmaya...