27- DÜŞERKEN DURAMAZSIN

5K 337 46
                                    

27- DÜŞERKEN DURAMAZSIN

Çelik yeleğimi son bir kez kontrol ettikten sonra bana verilen el kamerasını, arkamdaki pencereden metrelerce uzaktaki hareketliliği kadrajına alacak şekilde sabitleyiciye yerleştirdim.

Kalbim stresten yine ritmini kaybederek çarparken on saniyede bir kuruyan boğazımı yutkunarak yumuşatmaya çalışıyordum. Buz kesen ellerimdeki soğuk teri pantolonumun kenarına bastırarak yok etmeye çalıştım ve sıkıca topladığım saçlarım dağılmamış olsa da düzeltme ihtiyacı duydum.

Plan basitti. Yapamayacağım bir şey yoktu. Yemi yutmuş gibi rol kesecektim. Güya haber uğruna buraya gerçekten gelmiştim. Ve oltayı tutan her kimse neyin peşinde olduğunu anlamaya yaklaşacaktık; hatta belki de kesinkes anlayacaktık. Barış'ın bahsettiği plan yalnızca buradaymışım gibi yapmamızdı. Fakat amiri Bülent, bunun acemice olduğunu, anlaşılacağını düşündüğü için yüksek önlemler almak şartıyla bu depoda bulunmamı önermişti. Barış'ın retlerine rağmen sivil olduğum için imzaladığım rıza belgeleriyle kabul ettiğim planı şimdi sorgulamam sağlıklı değildi.

Depoya gelmemden önce defalarca kez çevresinin ve içinin güvenli olduğu teyit edilmişti. Polis dışında kimse bulunduğum noktaya yaklaşamazdı, polis bile gerektiği takdirde içeri girecekti.

Bana düşense, mesaj atanın istediğine uyup en iyi yaptığım şeyi yapmaktı.

Haber.

Kulaklığımdan Bülent'in cızırtılı sesi yükseldi.

"Firuze Erguvan, hazır mısın?"

Boğazımı temizleyip depderin bir nefes almaya çalıştım. Benden başka kimsenin haberi olmayan şeyle baş etmek böyle adrenalin dolu durumlarda çok daha zordu. Yeleğimin yakasını çekiştirmeyi bırakıp "Evet," dedim. "Başladılar mı?"

"Az kaldı. Herhangi bir sorun var mı?"

"Yok, hayır."

"Güzel. Birkaç dakika sonra, ilk ses yükseldiğinde haberini yapmaya başlayabilirsin. Bakalım bu her kimse, eline ne geçecek..."

"Tamamdır."

Gerginlikten buğulanan gözlerimi elimin tersiyle ovalayıp göğsümdeki cebe koyduğum mikrofonu iyice oturttum.

Kulak parçalayan patlamalar başladığında, kalbim de onlarla yarışırmışçasına hızlandı. Bildiğim kadarıyla hayati tehlike taşıyacak bir operasyon olmayacaktı, defalarca yapılandan da çok farkı yoktu. Öyleyse neden karnımdaki endişe ağırlaşıyordu? Bir terslik olduğu takdirde Barış'ın zarar görecek olma ihtimali beynimi zonklatıyordu. Ve diğerlerinin... Tamer'in...

"Erguvan?"

"Buradayım, başlayayım mı?"

"Evet. Bir durum olduğu takdirde hemen bildir."

"Anlaşıldı."

Pervazın kenarına çömeldim ve kayıt tuşuna uzandım. Dudaklarımı ıslatıp son kez içli bir nefes alarak sesimin tonunu ayarladığımdan emin oldum ve kaydı başlattım.

"Bugün 26 Şubat Pazar günü, saat 5:23. Şu an, Tuzla Tersanesi'ndeyiz. Geriden gelen gürültüyü duyuyor olmalısınız," Esrarengiz tonlamamı dağıtarak kelimelerimi daha da taneleştirdim. "İstanbul, Tekirdağ, Mardin ve Gaziantep polisleri ÇAPA kod adıyla, üç büyük organize suç örgütüne yönelik 442 polisle şafak vakti operasyon yapmakta. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 'silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek' suçundan başlattığı soruşturma kapmasında 128 zanlı hakkında gözaltı kararı verdi. Bu karar doğrultusunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, şafak vakti harekete geçti." Soluklanmak ve vurgulamak için duraksarken el jestlerimi camdaki manzarayı sunmak için kullandım. "Polis, aralarında üç büyük iş insanının bulunduğu 128 zanlıyı yakalamak için 442 polisle 4 ilde eş zamanlı dev bir operasyon başlattı. Zanlıların 'adam öldürme, yaralama, yağma, silah ve uyuşturucu ticareti' yaptıkları öne sürülmüştü, operasyonda da çok sayıda zanlının gözaltına alınacağı tahmin ediliyor." Çok yakından gelen kurşun sesi refleksle eğilmeme sebep oldu. Sabitleyiciyi de kendimle birlikte aşağı çekerek devam ettim. "Gözaltına alınacak zanlılar, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra sorgulanmak üzere emniyete götürülecek."

TURKUAZ AYNASIZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin