26- GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT

4.8K 308 106
                                    

26-    GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

26-    GERBERA GÜNCESİ'NDEN BİR KESİT

29.01.2005 / Cumartesi
Balıkesir, Cenker Evi

Boynum hâlâ ağrıyor, Gerbera.

Neden biliyor musun? Bilmiyorsun. Bu yüzden sana anlatacağım.

(Yazarken zorlanıyorum çünkü kafamı eğmek çok canımı acıtıyor. Barış, bir dakika önce gelip sandalyeme yastık koydu ki daha rahat yazabileyim.)

15 tatil eğlenceli geçiyor. Benim durumumda bunu itiraf etmek beni kötü biri mi yapıyor? Evde olsaydım tatili böyle geçiremezdim, biliyorum. Bu evimi özlemedim demek değil. Evimi her gün özlüyorum. Sadece artık ikinci bir evim var galiba.

Burada, her gün bir şeyler yapıyoruz. Hep dışarı çıkmıyoruz, evin içinde de yapacak şeyler oluyor. Eskiden evin içinde eğlenileceğini düşünmezdim. Çünkü dışında da eğlenmiyordum. Bu yüzden evde vakit geçirebilmek çok garip gelirdi. Ama sanırım artık anlıyorum. Sorun dışarısı ya da içerisi değil, dışarıda ya da içeride kiminle olduğunmuş. Bu cümlenin aynısını Kübra'ya söylediğimde çok beğendi. Ben de unutmamak için yazdım açıkçası.

Artık Kübra'yı seviyorum galiba. Onunla biraz daha dürüst konuşabiliyorum. O da bana kendi günlerini anlatıyor. Arkadaş gibi davranıyoruz. İki gün önce bana artık daha sık gülümsediğimi ve tatlı göründüğümü söyledi. Teşekkür edecektim ama sonra sebebini sordu. Teşekkür etmekten vazgeçtim ben de. Çünkü sorusunun cevabını düşünmeye başladım. Bir sebebi yoktu. Ağlamak canımı yakıyordu, gülmek de öyle. Ama ağlayınca herkes canımın yandığını görebiliyor; gülümseyince kimse anlamıyor. Yani gülümseyerek gizlenmek daha mantıklı. Bu bir sebep sayılır mı? Kübra'ya söylemedim, söylesem belki sebep olarak kabul ederdi.

Her neyse... Birkaç gün önce kar topu savaşı yaptık bahçede. Ben, Barış ve Umut. Daha önce hiç yapmamıştım. Acayip komikti. Özellikle Umut. Koşup bağırırken kız gibi ses çıkarıyordu. Ben bile öyle çığlık atmadım mesela. Sonra onlar kardan adam yaparken ben de zeytin, havuç falan getirdim. Daha önce hiç kardan adam falan da yapmadım. O yüzden çok heyecanlıydım. Bir ilk olduğu için isim koymak istedim. "Neden kardan adam? Belki kadındır. Karın cinsiyeti olamaz ki." diye Barış'a sordum. O da "Doğru..." dedi. "Bu kardan kadın olsun." Ben de gidip pembe atkımı getirdim. Onu taktık. İsmini de Vilma koydum. (Taş Devri'nden esinlendim.) Bugün kar falan kalmadı tabii, Vilma da. Erimiş ve çamurlular artık.

İşte dün de bahçe bile buz gibiydi, biz de evde kaldık. Melin Teyze çikolata yaptı. Sıcaktı ve sütlü gibiydi. Akışkan çikolata yani. Lezzetliydi. Onu içerken Barış televizyondan saçma bir şey açtı. Kaplumbağalar göz bandı takıp oradan oraya zıplıyordu. Ninja Kaplumbağalarmış. Çok severek izlediğinden bir şey dememeye karar verdim ama canım sıkılmaya başlamıştı. Ben de kalkıp ortalıkta duran şeylerle uğraştım. O sırada da aklıma ne geldi biliyor musun? Okul açıkken Zeynep beden eğitimi dersinde bir şey yapmıştı. Adı da... Bekle... Bilgisayara gidemem şimdi. Hatırlayacağım... Evet, perende. (Az önce Barış'a dün yaptığım şey neydi diye sordum. Perende dedikten sonra bir daha yapmayacağın şey diye de ekledi. Boynum iyileştikten sonra bir daha yapmak istiyorum ama ona tamam dedim.)

TURKUAZ AYNASIZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin