38- PİYON

4.7K 330 65
                                    

38- PİYON

Tamer, hesabı hızlıca ödedikten sonra koşar adımlarla mekândan ayrılıp ilerideki başkomiserine yetişti.

"Nerede o pezevenk?"

Barış mırıldanarak "11 yönünde," dedi. "Etrafa baka baka güya çaktırmadan yürüyor. Takip edildiğini anlamasın, sakin dur."

Tamer o ana dek ne kadar paldır küldür hareket ettiğini fark etmemişti. Adımlarını yavaşlatarak derin bir nefes aldı. Adamın Firuze'ye onlardan daha yakın olması canını sıkıyordu. Tehlike anında arkadan müdahale etmek için onlar buradayken, İlayda ve Tufan da karşı caddedeydi. Yine de Firuze'yi ilk kez öyle dünyadan kopmuş gibi gördükten sonra huzursuz olmuştu, şimdi o dalgınlıkla kendi koruyamama ihtimali rahatsız ediciydi.

Barış, ceketinin cebinden telsizini çıkarıp başını eğerek kısık bir sesle civardaki bir devriye ekibine konum verdi. Bu iti durdurduklarında ifadeye götüreceklerdi ve mutlaka bir şey çıkacaktı.

"Daha yürüyecek miyiz peşinden?" diye sabırsızca sordu Tamer.

Barış kısa bir mesaj atmakla meşguldü.

"Firuze'ye üçüncü caddeye girip tenha bir kısma yürümesini söyledim. Herif silahlı mı ne durumda bilmiyoruz. Ne Firuze ne de siviller zarar görsün."

Tamer, başını sallayarak onaylasa da gerginlikten dişleri birbirine geçmişti.

Nihayet metrelerce ileride Firuze, insanların arasına adam için kafa karışıklığına sebep olacak şekilde karıştıktan sonra sağa döndü. Şu anda hedefe daha yakınlardı, adam Firuze'yle arasındaki mesafeyi açmak zorunda kalmıştı. Şerefsiz başını kaldırıp hangi yerden döndüğünü anlamaya çalışırken Barış'la Tamer ona iyice yanaştı.

Barış, ceketinin kollarını hafifçe kıvırıp rahat hareket alanı oluştururken havadan sudan konuşur gibi "İyice sağa yanaş, o caddeye dönmeden önce önüne, Firuze'yle arasına geç. Ben arkasında olacağım. Beş adım sonra sen aniden döneceksin, ben arkadan etkisiz hâle getireceğim. Sessizce köşeye çekeceğiz. Anlaşıldı mı?" dedi.

"Evet, başkomiserim."

Birbirlerinden ayrılmalarından iki dakika sonra dar bir caddede, dördü sırayla yürür pozisyona gelmişti. Beş adım sonra Tamer arkasını döndüğünde, adamın bir omzu geriye çekilmiş, boynu Barış'ın kollarının arasındayken çırpınmaya başladığını gördü. Barış, öyle hızlı hareket etmişti ki saniyeler sonra Tamer girdikleri ara sokağa peşlerinden daldığında adam, kolları duvara dayalı arkası dönük hâldeydi.

Barış, silahını uygun mesafen adama doğrultmuştu.

"Kımıldama! Ellerini görebileceğimiz yerde tut, bacaklarını arala. Tamer, ara şunun üstünü."

"Kardeşim, komiserim, ne oluyor? Ben ne yaptım? Kendi hâlimde yürüyordum, ne oluyor? Hakkınız var mı buna? Neyle suçluyorsunuz şu an beni?"

Tamer, üstten aşağı kadar kabaca olması gerekirken detaylıca adamın kıyafetlerini ararken Barış elbette ses etmedi.

"Kapa lan çeneni." dedi Tamer. Ceplerden çıkardığı sigara paketini, çakmağı, telefonu, cüzdanı ve... kama, muşta, boğma telini de botlarından çıkarıp soyup yere attığı ceketinin üstüne bıraktı. Arka cebinden kelepçesini çıkarırken "Ne sikime taşıyorsun lan sen bunları? Yasak olduğunu bilmiyor musun, yavşak? Birini mi öldürecektin?" diye sıkıştırdı.

Adam duvara yapışmış yüzünden korku akarken "Yok komiserim, şey onlar... satacaktım ben... benim değillerdi..."

Barış silahını belindeki yerine yerleştirip çömelirken "Kes tatavayı." diye söylenerek önce cep telefonu eline aldı. Tamer, adamı kelepçelemiş, ensesinden duvara bastırırken eğilip açılan ekrana baktı.

TURKUAZ AYNASIZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin