Merhaba çiçeklerim,
Bu bölüm gecikmesinden anlayacağınız üzere beni yazarken çok zorladı. Tamamen içime sinmesi ve her cümlesinden keyif almamdan bağımsız bir şekilde, neden böyle olduğunu gerçekten anlayamadım. Yoğun bir dikkat dağınıklığı yaşayıp durdum.
Ancak şimdi buradayız, en uzun bölümle karşınızdayız efenim. Geç olsun, güç olmasın...
Sıcak kahvelerinizle keyifli okumalar dilerim. Oy verip bol bol yorum yaparak beni düşüncelerinizden haberdar edin! 🩵71- BİRİNİ GÜNEŞİN YAPTIĞINDA, BİR GÜN ISINMADAN YAŞAMAK ZORUNDA KALABİLİRSİN
Barış, duyduklarından ne anlaması gerektiğini , ne yapması gerektiğini ve şu an nerede olduğunu hepten birbirine karıştırmışken donakaldı.
Sümer, seri bir şekilde "Firuze, geliyor." dediğinde hızla dönüp sokağı gösteren kamera açısına baktı.
Firuze, şimdi omuzlarını belli belirsiz yuvarlayarak rahatlamaya çalışırken başını dik tutuyor, tez adımlarla onlara doğru geliyordu.
Barış, beklemeden kapıyı açıp dışarı çıktı. Henüz on adım atmıştı ki Firuze'nin köşeyi dönmesiyle neredeyse burun buruna geldiler.
Düşünmeden Firuze'yi kolundan tuttuğu gibi arabanın yanına yanaştırdı. Elleriyle dalgın, soğuk yüzünü yoklamaya başlarken "İyi misin?" diye soludu.
Firuze'nin buğulu bakışlarındaki sessiz yakarış, Barış'ın yüreğinin en hassas noktasına saplandı.
Apaçık bir yalan olmasına rağmen "İyiyim," demesi, ikinci darbeydi. "Eylem'i dinlediniz, değil mi? Hikmet Özen diye bahsettiği adamın avukatı Barış, Kaan Rasim, haberini ben sunmuştum. Evinde ölü bulundu!"
Barış, irkilerek geri çekileceğinde Firuze, buz kesmiş ince parmaklarını Barış'ın ellerinin üzerinde tutarak gözlerini yumdu. Karşısındaki manzara, Barış için bir nevi işkenceydi. Firuze'yi böylesine bitkin görmek öfkesini kabartmanın yanı sıra canını yakıyordu. Özellikle de Firuze'nin içindeki sıkıntıyı düşünmek, daha da yetersiz hissetmesine neden oluyordu.
Her şeyi bir kenara bıraktı. Orhun'u, Yosif'i, Hikmet'i, Kaan'ı... Yutkunup ses tonuna sakinlik katarak "Firuze," diye mırıldanarak telkin etme çabasına girdi. "Sorun yok." Kendi sözlerine inanmakta güçlük çekmesine rağmen Firuze üzerindeki etkisine güvenmeyi seçerek devam etti. "Çok karmaşık göründüğünü biliyorum." Pozisyonlarından yararlanarak iki adımla Firuze'yi arkasındaki taş duvara yaslamaya koyulduğunda yorgun adımları hiç direnç göstermedi ve Barış, onun bedeninin önüne kalkan oluşturdu. "Hatta gerçekten çok karmaşık."
Alnını, dudaklarını büzerek kendini tutan, kaşlarını çatmanın inat ettiği zamanlar haricinde Barış'ın hoşuna gitmediği bir dinginlikle duran kadının alnına yasladı.
"Ama ben buradayım." Sözlerinin etkisinden şüphelenirken ne kadar kötü bir konuşmacı olduğunu bir kez daha fark ederek tedirgin oldu. Dinleme konusunda mütevazılık yapamayacak olsa da ne dert anlatma ne de dertleşmede pek iyi değildi. Yine de elinden geleni yapmak istiyordu. Bir kez daha "Firuze," dedi dudakları en sevdiği ritimle onun adını dökerken. "Seni asla yalnız bırakmam. Biliyorsun, değil mi?"
Firuze, sessiz kalmaya devam etti. Sanki o güzel gözlerinin arkasında kendini zamanının içinde kaybetmiş gibiydi. Barış, dudaklarını ıslatarak başını hafifçe eğdi ve burunlarının birbirine değmesine sebep oldu. Ancak o zaman Firuze'nin kısmen kendine gelerek ürperdiğini hissetti.
"Bildiğini söyle." İçinden geldiği gibi dile getirdiği cümleyi kısıtlamadı. "Seni bırakmayacağımı, saçının teline zarar gelmesine izin vermeyeceğimi bildiğini söyle, Firuze."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURKUAZ AYNASIZ | Yarı Texting
RomanceYeni haber için emniyete uğrayan bir polis-adliye muhabiri ve meşguliyeti had safhada, bir başkomiser olarak karşılaştığı çocukluk aşkı. Bugünlerde, çocukken besledikleri aşktan eser kalmadığını sanıp birbirlerinden pek haz etmeyerek hayatta kalmaya...