47- "EV ARKADAŞI"
Martın son günleri olduğundan ilkbahar kendini iyice hissettirmeye, akşam havasına tatlı kokular salınmaya başlamıştı.
İlayda'nın beyaz, iki katlı müstakil evlerinin bahçesinde Barış, tüm ekibiyle ahşap yemek masasının etrafında oturuyordu.
Dakikalar önceyse söylenmesi gereken şey, söylenmişti. Sağında oturan Firuze'yle birlikte sessizce önlerine bakıyor, diğer yedi kişinin duyduklarını sindirmelerini bekliyorlardı.
Yarından sonraki olacak olayı açıklayan şanslı kişi, Barış olmuştu. Firuze'ye bırakmayı denese de heyecandan bir türlü kelimeleri bir araya getiremediğinde Barış araya girerek "Biz evleniyoruz, cumartesi günü." demişti. Sonrasıysa dördüncü dakikaya girdikleri bu uzayan sessizlikten ibaretti.
İlk konuşan, Engin'in nişanlısı Ahsen oldu. Açık kahve bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırıp kocaman gülümsedi.
"E t-tebrikler! Güzel bir haber değil mi bu?"
Engin, sonunda bir tepki vererek harıl harıl kahkaha atmaya başladığında Barış çekinerek Firuze'ye bir bakış attı. Ağzından yenge ya da o günden beri çöpçatanlık yapmasıyla ilgili bir şeyler kaçırırsa-
"Güzel haber tabii, biliyordum ya. Bendeki bu gözler var ya..." diye mırıldandığında Barış uyarmak adına sertçe baktı ama bu Engin'i durduramadı. Ağzı doluluğuyla "Yengem be," dedi. "Ne zaman oldu bu tam olarak? Yani çok yakışıyorsunuz zaten de hani şak diye... Evlenmek diyorsunuz bir de. Biz bile hâlâ nişanlıyız. Ya ketumlukta süpersiniz ya da aşk bayağı çarptı sizi?"
Firuze boğazını temizleyip gözlerini masada gezdirirken gülmeyi deneyip elini savurdu.
"Şak diye olmadı elbette, yılların şeyi... yani insan birbirini çok iyi tanıyınca... sonra şey oluyor... pek engellenemiyor... böyle durumlar yaşanabiliyor... öyle açıkça bilinmesin demiştik de..."
Barış, onun giderek aklına geleni söylemeye başladığını anlayınca yine araya girmek zorunda kaldı.
"Özel hayatımızın aşamalarını mı anlatalım oğlum size? Bir Ahsen gibi tebrik edemediniz." diyerek yakınıyormuş gibi yaptı.
Tufan belli belirsiz bir rahatlamayla hafifçe gülerek "Hayırlı olsun." deyip arkasına yaslandı ve Firuze'ye olabildiğince bakmamaya çalıştı. Utangaç ve acemi hâlleri çapkın sarışınlığı ve mavi gözleriyle tam olarak bağdaşmıyordu fakat görünenin aksine, böyle biriydi.
Fırat işkilli bakışlarını ayıp olmasın diye biraz gizlemeye çalışarak doğruldu ve inanmayarak "Tebrikler." demekle yetindi. Hemen yanında oturan İlayda'ysa dudak bükmüş bir Firuze'yi bir Barış'ı süzüyordu ve sessiz kalmayı tercih etti.
Sümer de kalanlardan farksız bir inançsızlıktaydı, başını sallayarak dalgınlıkla düşünmeye devam etti. Muhtemelen ne işler döndüğüne dair uzun bir ihtimaller listesi çıkarıyordu. En enteresan tepki ise Tamer'deydi. Barış böyle olacağını biraz tahmin etmişti. Firuze'yi bazen bir erkek kardeş bazense bir abi gibi sahiplendiğinden, bu durumu kabullenmesi bir tık zor olabilirdi. Çalışma saatleri içine ve hatta dışında Tamer'den laf sokmalar ya da artistlikler duyup görmeye kendini peşinen alıştırmıştı.
Tamer çatık kaşlarıyla donup kalmış, masanın kenarını eşelemekle meşguldü. Herkesin gözü bu sefer Tamer'e dönerken bile o bunu fark etmedi. Barış, yanındaki Firuze'nin huzursuzluğundan hoşlanmayarak derin bir nefes alıp yumuşakça Firuze'nin kolunu dürttü.
Kendisine dönen ela gözlerle aldığı nefes boğazında takılacak gibi olduysa da yutkunarak yolu açtı ve çenesiyle Tamer'i işaret etti.
Keşke Firuze, kiraz kırmızısı dudaklarını Barış'a dönükken ıslatmasaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURKUAZ AYNASIZ | Yarı Texting
RomanceYeni haber için emniyete uğrayan bir polis-adliye muhabiri ve meşguliyeti had safhada, bir başkomiser olarak karşılaştığı çocukluk aşkı. Bugünlerde, çocukken besledikleri aşktan eser kalmadığını sanıp birbirlerinden pek haz etmeyerek hayatta kalmaya...