54- GÜLMEYECEK MİSİN?
Pişkin pişkin bakması sinirlerimi zıplatırken soğuk bir şekilde "Merhaba." dedim.
Muhatabı olmamama rağmen bir açıklama yapmasını istiyordum. Neden bir kadınla burada oturup öğle yemeği yediğini öğrenmek istiyordum. Kıskançlıktan yerin dibine girmek istiyordum.
Barış doğrulurken "Merhaba." dedi. Sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi. Kırk yıl doğruydu belki ama ya dost? Evliydik biz!
İstemeden eline kayan bakışlarım alyansın orada olduğunu görünce aydınlanmış olmalıydı ki Barış bakışlarımı takip ettiğinde gülümsememek için o aptal, çirkin, zerre kadar çekici olmayan dudaklarını birbirine bastırdı.
Dilime gelen tüm kaba soruları yutarak nazik olmayı denedim ve beni inceleyen kadına döndüm.
"Firuze Erguvan." diyerek elimi uzattığımda gözlerinden yansıyan saygıyı görmek daha dik durmamı sağladı.
"Ah, gözüm bir yerden ısırıyordu! Melisa Şener."
Melisalarla mı lanetlendim...
Elini bırakırken alakalarını çözmeye çalışıyordum ki kadın açıklayarak "Cumhuriyet savcısıyım." dedi.
Ardından bir bağlam bulmayı deneyerek Barış'la bana sırayla baktı.
Kahverengi gözlerinin ikimizin alyansına takılmasını ve birkaç saniyeliğine kaşları çatıldıktan sonra gözlerinin büyümesini seyrettim.
"Yok artık!"
Niyeymiş o?
Başımı yana eğerken gülümsedim.
"Tebrik ederim!"
"Teşekkürler!" diyerek coşkusunu taklit ettim.
Aceleyle, Barış'ın yapması gereken açıklamayı bir kadın olarak o üstlendi.
"Biz ortak dosyada çalışıyoruz da. Hatta senin dosyan."
Kaşlarımı kaldırıp başımı salladım. Onu suçlayacağımı falan sanıyor olmalıydı. Belki, çok az, birazcık, minnacık kıskanıyor olabilirdim ama asıl sinirim Barış'aydı. Bir mesaj atıp haberdar etmek çok mu zordu?
İlgiyle "Öyle mi?" diyerek Barış'a döndüm.
Başkomiser, başıyla onayladı. "Öyle."
"Anladım." derken kontrolümde olmadan sert sert yüzüne bakıyordum.
Melisa araya girerek "Spontane gelişti yemek de." deyince sabrımın tükendiği yer ona denk gelecek diye ürktüm. Sussana sen.
"Bir gelişme var mı peki?" diye sordum tekrar savcıya dönerken.
"Yol kat ediyoruz diyebilirim." diye yanıtladı Melisa. "Gizlilik." derken omzunu silkip mahcup oluyormuş gibi yaptı.
Sanki Barış'ı evde yakaladığım an bu gizliliği çiğnetemeyecekmişim gibi...
Çehremi yumuşatmak elimde değildi. Dümdüz ve soğuk bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Terk edilme kalkanlarım alarm veriyordu.
"Anlıyorum... Size kolay gelsin o zaman." Masayı işaret ettim. "Afiyet olsun."
Barış ayağa kalkarak "Ben geçireyim seni." deyince imkânım olsa gözlerimden üstüne alev sıçratırdım.
"Hiç gerek yok, rahatını bozma."
Benden daha masumane bir ifadeyle "Saçmalama bir tanem." dedi.
Bir tanem? Bilerek yapıyor. Bunu söylemek için neden şu anı seçti? Hiç önemli değil. Gülümsemeyeceğim. Çıldırtana kadar gülümsemeyeceğim. Kaç tanen vardır senin kim bilir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURKUAZ AYNASIZ | Yarı Texting
RomanceYeni haber için emniyete uğrayan bir polis-adliye muhabiri ve meşguliyeti had safhada, bir başkomiser olarak karşılaştığı çocukluk aşkı. Bugünlerde, çocukken besledikleri aşktan eser kalmadığını sanıp birbirlerinden pek haz etmeyerek hayatta kalmaya...