79- ÖLÜM, HEDEFTEN ŞAŞIRTMAZ

3.2K 167 409
                                    

Merhaba,
Yetiştirme kaygısından ötürü şaşı olunca bazı yazım yanlışlıkları veya paragraf karışıklıkları yapabiliyorum. Bu bölümde de gözümden kaçan hatalar varsa hoş görün lütfen. 🩵
Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim, yorumlarınızı esirgemeyiniz. 🎀

79- ÖLÜM, HEDEFTEN ŞAŞIRTMAZ

"İşe yarar mı? Öylesine gördüğün birini yazmış olabilir misin?"

Göğsümde filizlenen heyecanla "Dikkatimi çektiyse, evet." derken ikimizi de tekrar sandalyelerimize kaldırmasına müsaade ettim.

Aklının karışık olduğu, bunun gerçekten işe yarayıp yaramayacağına dair duyduğu kuşkuyu farkındaydım.

"Bugün kötü hissediyorum. Karşımda bir adam var, falan gibi mi? Yani ne yazdığını hep merak ederdim... Nasıl yer vermiş olabileceğini kestiremiyorum."

"Hayır, tabii ki." deyip buz olmuş çaylarımızın yanında gelen suyumdan iki koca yudum aldım. "Öyle değil. Ama mesela o anda yaşanıyorsa, tam da yazıyorsam kesin eklemişimdir. Neden ara verdiğimi, yazımı yarıda kestiğimi hep söylerdim ona."

Günlüğümü bir insan yerine koyuşuma ve araya giren zamana rağmen içgüdüyle hâlâ öyle bahsetmeme karşı kaşları tatlı bir şaşkınlıkla kalktı. Benim hakkımda ne düşündüğünü merak eden çekingen göz kaçırmalarımı izleyip boğazını temizleyerek yarım bir gülümsemeyle "Anladım." dedi. Bakışları elime, yeni taktığı yüzüğe indiğinde ona daha cevabımın tadını yaşama fırsatı bırakmadığımı anlayarak konuşmamı duraklattım.

Bir süre sessiz kalıp ellerim kucağımda bu fikrin avantaj ve dezavantajlarını düşünürken onun da ara sıra saklamaya çalıştığı tebessümleri, yüzüğümle yüzüm arasında mekik dokuyan bakışlarını şeffaf bir perdenin arkasından izledim. Eğer Karabulutlarla bir bağlantım, Beyefendi'yle bir geçmişim varsa bunu Gerbera'dan muhakkak öğrenebilirdim, emindim. Ufacık bir işaret bile bulsam onu oraya neden yazdığımı anlardım. Yoksa da en azından geçmişimi okumak, buna cesaret etmek, sahip olduğum zihniyeti anlamlandırarak istediğim kişiye evirilmeme, kendimi hatırlamama yardımcı olabilirdi. İçten içe geçmişimdeki duygularımı, yaşadıklarımı hatırlama arzusu da duyduğumu inkâr edemezdim.

"Beni de..." Barış aniden dalgınlıkla bakarak konuştuğunda gözlerimin önündeki perde yok oldu. "Yazdın mı hiç?"

Seni yazdım mı mı? Yaptığım seni yazmak değil, seni işlemekti. Kendi tarihime, geçmişime kazımaktı.

Buruk bir gülümsemenin titrettiği dudaklarımı birbirlerine bastırarak kaygılı bakışlarımı bir karşımızdaki siyah denize bir ona çevirdim.

"Herhalde. Yazmışımdır. Nasıl yazmayayım? Seni, Umut'u, Melin Anne'yi. İlla ki."

Zaten okumasının imkânı olmayacağından böyle bilmesi en iyisiydi. Yarım yamalak hatırladığım bazı kelimeleri, cümleleri okusa yeri ellerimle kazıyıp kendimi bin kat altına gömerdim.

Biraz bozulur gibi olarak "Öylesine?" dedi. "Mecbur olduğun için, etrafında olduğum için mi yazdın?"

"Nasıl yazmam gerekiyordu? Kitap değil ki bu, yazım dilimi öğrenmeye çalışıyorsun, anladım da... İşte bir yere gitmişizdir, Barış da var demişimdir."

"Sabah öyle demiyordun." Bakışları artık hafif muzip, bana inanmayan bir hâl almıştı ki bu kötüydü. Eline düşemezdim. "Diyordun ki, senin haberin yokken bile. Benim haberim yokken bile beni yazmış olamaz mısın?"

"Olamam." Ani çıkışan cevabımla dudaklarımı ıslattım. Çok göz kaçırıp çok fevri davranmaya başlıyordum ki kim bilir o daha ne minik mimikler görüp inanmıyordu. Sakin durmayı deneyerek doğal bir sesle "Olabilirim tabii ki," diye düzelterek arkama yaslandım. "Bilemem. Okuyunca görürüm."

TURKUAZ AYNASIZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin