58- YEŞİL BİR OK

5.2K 344 293
                                    

58- YEŞİL BİR OK

Ve 21:42. Tık yok. Hâlâ gelmedi.

Demek ki eskiden olduğu gibi geleceğini garanti ettiğim sözler söylemek artık anlamsız.

Eve gelmeden önce marketten aldıklarımı yerleştirdikten sonra yavaş, sıcak bir duş alıp biraz uzanmıştım. Ardından sanki stüdyo dairemde tek başıma kalmamın üstünden yıllar geçmiş gibi acemileşerek ne yapsam bilememiş ve televizyon izlemiştim. Tekrar odama dönüp kayıtları kontrol ettikten sonra haber metni hazırlamıştım. Kahve içip kitap okumuştum. Şimdiyse son on beş dakikadır üstümde ince bir şalla balkonda oturup görüş açıma uzun bir siluetin girmesini bekliyordum.

Simsiyah gökyüzündeki yıldızlar şehir ışıklarından dolayı tek tük görünürken rüzgârın ılıklığı biraz sertleşerek soğuyunca ürperdim. Artık umudumu kesmemin vakti istemesem de gelmişti. Biraz daha çalışıp sonrasında uyur, sabah erkenden Armağan'la görüşmeye kanala giderdim.

Ayağa kalkıp sandalyeyi düzelttikten sonra şalımı katlarken gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. Yazla karışan bahar kokusu ferahlatıcı olduğu kadar ruhumu oldukça eski anılara götüren bir boğuculuğa da sahipti.

Görüşümü yeniden devreye soktuğumda ve onu bir arabadan inip bırakan kişiye eliyle veda ederken gördüğümde dönüp içeri girmek üzereydim.

Barış, bırakan kişi uzaklaşıp giderken durmasını beklesem de bana yaptığının aksine arabayı gözleriyle takip etmemiş, doğrudan apartmana yönelmişti.

Yani tam şu anda, içeri girmiş olmalıydı ve asansöre binmeyeceğini varsayarsam iki üç dakikaya kapıdaydı.

Koşar adım içeri girip mutfak adasındaki laptopumu açtım ve saçımı gelişigüzel bir topuz yaparak dinlendirici kemik gözlüğümü taktım. Şalı yeniden omuzlarıma örttükten sonra bir bardak suyu yanıma koymadan önce büyük bir yudum aldım. Oturup elimi çeneme yaslayarak tamamlanmış bir metni açtığımda ve kapının kilit sesi geldiğinde hızla inip kalkan göğsümle içinde gümbürdeyen kalbimi gizlemeye çalışıyordum.

Barış temkinli adımlarla içeri girdi. Gözleri önce sola sonra olduğum tarafa döndü ve aradığını bulmuş gibi parladı.

Dikkatimi işimden zar zor ayırıyormuşum gibi yaparak bir kısa bakışın ardından yeniden ona baktım ve irkilmişçesine kaşlarımı kaldırıp doğruldum.

"Ah, geleceğini düşünmemiştim. Hoş geldin."

Rezil. Çok rezil.

Barış başını sallayıp mutfağa göz atarken dalgınlıkla "Ben de." dedi. Hemen ardından ekledi. "Yani işim beklediğimden erken bitti, o yüzden."

"Anladım."

Ceketini çıkarıp hole dönerken "Kapıyı neden kilitlemedin?" diye sordu.

Arkasından yüzümü ekşittim.

"Sen geldiğinde uyumuş olursam diye."

Geri dönüp eşikte dururken gözlerini kıstı.

"Kilitle, üstünde anahtar bırakma sadece. Gelince yine açabilirim."

Bunu hiç düşünmemiş olmama şaşırarak "Doğru." diye mırıldandım. "Neyse, eve girip kimse beni öldürmeye çalışmadı sonuçta."

Lavaboya yöneldiğini tahmin ederken eşsiz telaffuzuyla uyarıcı bir tonda vazgeçilmez hobisi olarak adımı sayıkladı.

"Firuze."

Su sesi kesildikten sonra "Yemek yedin mi?" diye seslendi.

Hazır görünürde olmadığından gelişiyle aniden gerilen omuzlarımı gevşetmeye çalıştım.

TURKUAZ AYNASIZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin