41.BÖLÜM

2.3K 112 19
                                    

Kaçıncı defa olduğunu bilmesem de annemi yeniden dikkatle izledim. O çok güzel yapabiliyordu, ben niye bir türlü becerememiştim?

"Tamam tekrar deneyeceğim anne. Beni izle oluyor mu?" Önümde duran tabaktan yeni bir yaprak aldım. Yaprağı güzelce açıp içine harcı yerleştirdim. Özenle sarmaya çalıştım. Öyle dikkatle yapıyordum ki beni izleyen yaprak sarma değil de ameliyat yapıyorum zannedebilirdi.

"Kızım öyle değil. Tombik oldu bak, ince saracaksın. Kalem gibi olacak." Hüzünle anneme baktım. Gerçekten zor bir işti. Yapabilene helal olsundu. Ama ben de kolay pes edecek değildim. Kalem gibi yapana kadar durmak yoktu.

Bu sabah Poyraz abi hastaneden çıkmıştı. Pelin'in anlattığına göre hâlâ hastaydı ve hiçbir şey yemiyordu. O böyle deyince de benim aklıma daha önce yaptığımız bir konuşma gelmişti. Pelin demişti ki abisi yaprak sarmayı çok seviyormuş ve hasta bile olsa dayanamaz mutlaka yermiş. Sonra ben de dayanamayıp anneme yaprak sarma yapalım demiştim. Sonuçta benim yüzümden hasta olmuştu, içim hiç rahat değildi. Sonuç olarak annemle oturmuş yaprak sarıyorduk. Tabi ben pek yapamadığım için annem bana laf söyleyip duruyordu.

"Zamanında ben sana gel birlikte yapalım dediğimde yapmıyordun bak şimdi de yapamıyorsun işte!" Yine alayla laf çarpıtıyordu bana hatta direkt söylüyordu. Ama kadın da haklıydı şimdi, inkar edemezdim.

"Tamam annem tamam haklısın. Ama ben bunu nasıl öğreneceğim şimdi?"dediğimde omuzlarım düşmüştü. Belki de annem öğretmek istediğinde dizinin dibinde oturup öğrenmeliydim.

"Bak bir daha gösteriyorum yap artık şunu. Boşa gidiyor yapraklar." Annem sitemle yeniden sarmaya başladığında dikkatle izledim. Birazcık sinirlerim bozulmuştu. Yeniden denerken bir yandan da gözlerim annemdeydi. Biraz daha düzgün sarabilmiştim ama yine de kalem gibi olmamıştı. En azından öncekine göre daha iyi görünüyordu.

Saatler süren bir çalışma sonunda sarma işlemi bitmişti. Ama ben de bitmiştim. Parmaklarım ağrıyordu artık, biraz fazla sarmıştık. Annem ise gayet normal bir şekilde kalkıp yemeği ocağa koydu. Hiçbir yorgunluk belirtisi göstermiyordu.

Ellerimi yıkayıp odama çıktığımda biraz odamda oyalandım. Kitap okudum, sosyal medyada dolaştım, biraz uzandım. Kısaca biraz zaman öldürdüm. Yeterince zaman geçtiğini düşündüğümde odamdan çıkıp yeniden mutfağa gittim. Sarma kokusu etrafı sarmıştı.

"Anne pişti mi sarma?" Kurduğum cümleyle birlikte annem ocağın altını kapattı. "Pişmiş."deyip mutfaktan çıkmak için kapıya yöneldi. Televizyonda programı vardı fazlasıyla aceleci davranıyordu.

"Anne ben diyorum ki biraz da Neriman teyzelere mi götürsem sarma?" Annem beni duyunca kapıda durdu. Ona sadece canımın sarma çektiğini söylemiş ve yapmaya zorlukla ikna etmiştim. Söyle canına daha kolay bir yemek çeksin demişti. Bilmiyordu ki bu yemeği seven Poyraz abiydi.

"Doğru söylüyorsun aslında. Poyraz oğlum yer belki." Kapıdan dönüp bir saklama kabı çıkardı. Ve sarmaları doldurmaya başladı. Annem Poyraz abiyi bir ayrı seviyordu gerçekten. Onun yaptığı karışım yüzünden hasta olduğu için fazlasıyla üzülmüştü. Umuyordum ki bundan sonra böyle yollara başvurmazdı.

"Anne sen hazırla ben geliyorum." Hızlı adımlarla odama gidip dolabımı açtım. Üstüme daha düzgün bir şeyler giyinecektim. Tek tek kıyafetleri elerken pembe bir elbisede takıldım. Ama bunu giyersem de çok abartmış olurdum. Altı üstü karşı komşuya yemek götürecektim. Güzelim elbiseye üzgün bir bakış atıp onu da elediklerimin yanına gönderdim.

Yeterince oyalandığımı fark ettiğimde pembe bir bluz ve siyah kot pantolon giyindim. En azından bluzum pembeydi. Aynada bakıp saçlarımı açtım. Sonra kararsız kalıp tekrar tokayla tutturdum ve odamdan çıktım. Resmen yanlışlıkla süsleniyordum. Kendime bir dur desem iyi olurdu.

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin