46.BÖLÜM

2.3K 133 12
                                    

Fırından çıktıktan sonra eve doğru yürürken sıcacık ekmekten bir parça kopardım. Mis gibi kokan ekmekten bir ısırık alıp dalgın adımlarla yürümeye devam ettim.

Sabah sabah sinirlerim bozulmuştu. Misafir gelecek olması yeterince ağır bir darbeyken bir de Aslı ablaya sinir olmuştum. Sonra Poyraz abiye sinir olmuştum.

Şu an sinir küpüydüm.

Ama sanırım en çok kendime kızgındım. Aslı ablanın sabahın köründe buraya gelmiş olmasından bananeydi mesela. Ya da isterse onun yaptığı yemeği yesindi Poyraz abi. Ben buna neden sinirleniyordum? Hadi insan biraz bozulurdu tamam ama sanki ben biraz fazla mı sinirlenmiştim. Duygularım lütfen kendinize mukayyet olun...

Az önceki karşılaşmamızda kalbime bombayı atıp gitmişti Poyraz abi. Söylediği cümle kafamın içinde dönüp duruyordu. Ona hiçbir cevap verememiştim çünkü söyleyecek bir sözüm yoktu. Sinirliydim ama bu sinire bir anlam veremediğim için dile getiremiyorum. O böyle konuşunca kalbimde daha önce hissetmediğim kıpırtılar oluyordu, dönüp kalıyordum karşısında. Yine öyle olmuştu, ben karşısında susup kalırken o da gitmişti.

Eve geldiğimde zili çalmama gerek kalmamıştı çünkü annem kapıya çıkmış etrafına bakınıyordu. Beni görünce hemen yüzünde kızgın bir ifade belirdi. "Kızım, ekmekleri sen mi pişirdin yavrum?"

Annemin sinirli hallerinin yanında benimkinin esamesi bile okunmazdı. Bu yüzden masum masum bakıp elimdeki poşeti uzattım. Poşeti alıp geri çekilince ben de hızlıca içeriye geçtim.

"Kız ekmeğin yarısını da yemişsin!"

Mutfağa geçtiğimde annem söylenmelerine son vererek arkamdan geldi. Masada hazır olan kahvaltıya baktığımda iştahımın açıldığını hissettim.

"Şu çayı ısıt, babanlar da şimdi gelirler. Hemen kahvaltı yapalım. Çok işimiz var."

"Tamam anne,"diyerek çayı ocağın üstüne yerleştirdim. Çok olan işimizi düşünmeyi kahvaltıdan sonraya erteliyordum. Şu an mutlu mutlu kahvaltımı etmem gerekiyordu.

Çayı ocaktan alırken abim ve babam da mutfağa geldiğinde masaya yerleşip kahvaltı yapmaya başladık. Annem ve babamın tatlı atışmaları, abimin beni sinirlendiren laflarıyla dolu bir kahvaltı yapmıştık.

Kahvaltıdan sonra babam ve abim işe giderken biz de annemle yalnız kaldık. Amcamlar akşamüstü geleceklerdi ve hazırlıklar için fazlasıyla zamanımız vardı.

"Defne yemekleri ben yapacağım, tehlikeye atmayalım şimdi. Sen de etrafi toparla, toz falan al ne bileyim? Süpürgeyi ben hallettim zaten, temizliğin kalanı sende tamam mı?"

Tamamdı tamamdı ama tehlikeye atmayalım derken? İyi ki bir yemek yapamıyorduk!

"Tamam annem, tamam."

Annem aceleyle mutfağa doğru giderken ben hâlâ yerimde oturuyordum. Sanırım bir yerden başlasam iyi olacaktı.

Dağınık olan saçlarımı toplayarak oturduğum yerden kalktım. Annemin tabiriyle dip bucak bir temizlik beni bekliyordu.

•••

Beklediğimiz misafirler gelmişti ve her şey tıpkı beklediğimiz gibi oluyordu. Babam ve amcam tavla oynarken abim de yanlarına oturmuş amcama gaz veriyordu. Bize her geldiklerinde mutlaka babamla tavla oynarlardı ve her zaman amcam kazanacağım diye iddialı iddialı konuşur sonra da kaybederdi. Babamı tavlada yenmek kolay iş değildi.

Onlar tavla oynarken yengem ve annem ise karşılıklı kahve içiyorlardı. Yemek faslını çoktan geçmiştik ama annem için biraz zor olmuştu. Yengem sağ olsun yaptığı her yemeğe bir bahane bulduğu için sakin kalmaya çalışmıştı. Valla maşaAllah çok da güzel başarmıştı. Çünkü güzelim yemeklere laf söyledikçe ben bile geriliyordum.

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin