15.BÖLÜM

3.2K 140 3
                                    

POYRAZ'IN AĞZINDAN

"Oğlum niye ikide bir eve gidelim deyip durdun yanık da o kadar kötü değildi ki?"

Sonunda eve gelebilmiştik. Aslında annem biraz oğlunu dinleseydi Defne o Ferit denen herifle konuşmadan da gelebilirdik. Belki vücudumdaki yanık çok kötü olmayabilirdi ama annemin görmediği içimdeki yangındı.

"Canım acıyordu anne." deyip annemin yanından geçip odama doğru yürüdüm. Annem canımın acısının yanıktan olduğunu sanmıştı muhtemelen ama yanığın etkisi hafif bir sızıydı sadece. Odama girince kapıyı kapatıp kıyafetlerimi değiştirdim. Saat zaten geç olmuştu, yatağıma girip uzandım.

Benim için fazlaca stresli bir gündü. Önce Defne'ye görücü gelecek diye kendimi yiyip bitirmiştim. Sonra onun da istemediğini öğrenince biraz rahatlamıştım. Defne'nin yeşiller içindeki görüntüsü düştü aklıma. Gülümsedim. Bir insana her renk mi yakışırdı? Ama yine de pembenin yeri ayrıydı. Defne'me ayrı bir yakışıyordu pembe. Yüzümdeki gülümseme büyüdü, benim istediğimi yapmıştı. Bu akşam pembe giymemişti. İyi ki de giymemişti. Yoksa gerçekten Ferit elimden kurtulamayabilirdi. Bütün akşam sabrımın sınırında gezmişti Ferit efendi. Hiç edep utanma yoktu adamda, gözlerini dikmiş Defne'ye bakmıştı bütün akşam. Az kalmıştı o gözlerini oyacaktım ama kurtulmuştu.

Bir de o kadının çocuklar bir konuşsun demesi yok mu? O kimdi de benim Defne'mle konuşacaktı? Bir anda vücudumun ısındığını hissetmiştim o an. Sinirden nefeslerim hızlanırken aklıma yapacak hiçbir şey gelmiyordu. Ama mutlaka buna engel olmalıydım. Asla başbaşa konuşamazlardı!

Ben bir çözüm düşünürken Ferit'in annesi de karşımda ne zaman konuşacaklar deyip duruyordu. İyice tepem atmıştı. Gözüm elimdeki çay bardağına kayınca aradığım çözümü bulmuştum. Tek çarem buydu. Elimdeki çayı üstüme döktüm. Neyseki çay fazla sıcak değildi, pek değildi ama biraz yanmıştım.

Üzücü olan ise bunun bile konuşmalarına engel olamamasıydı. Ben yanmıştım resmen ama onlar hâlâ evlilik peşindelerdi! Çok zorlanmıştım annemi, kalk eve gidelim yandım demiştim. Ama yok! Beni dinleyen yoktu.

İkisi kalkıp gözümün önünde konuşmak için odaya giderken ben arkalarından bakakalmıştım. Yok, hayatta olmazdı! Buna izin veremezdim. Onlar gittikten kısa bir süre sonra ayaklandım. Bana soran gözlerle bakan anneme kısık sesle lavaboya gideceğimi söylemiştim. Ah annem ah! Bir bilseydin oğlunun sevdiği kıza görücü getirdiğini! Ne hissederdin acaba? Resmen mürüvvetimi baltalamıştı canım annem. Gidip bunu çözmem lazımdı hem de en acilinden.

Konuştukları odanın önüne geldiğimde hiç düşünmeden kapıyı açtım. Şaşkın bakan üç çift göz bana dönmüştü. Birinin bakışlarında sinsi bir gülüş belirmişti kısa sürede, tabi ki bu kişi Pelin'di. Neler hissettiğimi bilen tek kişi yani.

Odaya girmek için bir bahanem olmalıydı. Bu yüzden Pelin'i içeriden çağırdıklarını söylemiştim. Böylece ikisi yalnız kalacaktı ama kalamazlardı, yanlarında birinin olması gerekiyordu. O görevi de ben memnuniyetle üstlenmiştim. Pelin odadan çıkarken hâlâ bana anlamlı bakışlar atıyordu. Bunu gözardı edip Ferit'in yanına oturdum. Şimdi konuşsundu bakalım!

Ama sanırım Ferit canını çok sevmiyordu. Çünkü susmamıştı. Sustururduk, sıkıntı değildi. Öyle de olmuştu, her sorusunda güzelce susturmuştum onu. Tabi bu durum karşısında Defne bana sinirli sinirli bakıyordu.

Ferit denen herif ben bu ilişkiye olumlu bakıyorum dediği an gözüm seğirmişti. Ama haddini bildirmiş ve ona durması gereken yeri bir güzel söylemiştim. O benim Defne'mdi. Öyle olumlu falan düşünemezdi Ferit efendi!

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin