21.BÖLÜM

2.6K 130 19
                                    

Masalardan boşları toplarken etrafa göz ucuyla baktım. Neyseki sadece birkaç masa doluydu. Sabahtan beri ayaklarıma kara sular inmişti. Kalabalık bir türlü azalmamıştı. Tabi bu güzel bir şeydi ama oldukça yorulmuştum. Bugün Cenk'in izin günüydü bu yüzden Poyraz abi ve ben birlikte çalışıyorduk. Poyraz abi kasada işi olmadığı sürece hep bana yardımcı olmuştu. Zaten yardım etmeseydi bu kadar işi yetiştiremezdim.

Saat öğlene yaklaşırken çoğu kişi  gitmişti. Son kalan kişiler de yavaş yavaş gidiyordu. Elimdeki boşları mutfağa bırakıp döndüğümde hiç kimse kalmamıştı. Gidip o masaları da sildim ve boşları mutfağa bıraktım. Mutfaktan çıkmaya niyetlenmişken gözlerim yığınla birikmiş bulaşıklara kaydı. Bıkkınlıkla ofladım. Belki de çalışmak doğru seçim değildi? Şu an evimde ayaklarımı uzatmış oturuyor olabilirdim. Ama şimdi yığınla bulaşık yıkayacaktım.

Bu ışıltılı hayatı ben seçmiştim...

Her ne kadar işlerden yorulmuş olsam da tabi ki pişman değildim çalışmaya başladığım için. Bu yüzden bulaşık önlüğümü giydim. Bulaşıkları yıkamaya başladığımda Poyraz abi gelmişti. Birkaç saniye bana baktıktan sonra asılı olan ikinci önlüğü aldı. Önlüğü giyerken ona şaşkın şaşkın baktım. O ise oldukça kendinden emin bir şekilde yanıma geldi. "Kay bakalım kenara."dediğinde gömleğinin kollarını yukarı katlamıştı. Baya baya bulaşık yıkamak için hazırlanıyordu.

"Ben hallediyorum Poyraz abi."dediğimde önümdeki sıcak su doku kabı ileri iteledi. "Sen yıka, ben de durulayayım."dedi. İtiraz etsem de kabul etmeyecekti. Ben de daha fazla itiraz etmedim. O bulaşıkları bana yaklaştırırken ben de yıkamaya başlamıştım.

Musluğu açıp bulaşıkları durulamaya başladığında gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Öyle bir duruşu vardı ki, cidden komikti. Kaşlarını çatmış elinde tuttuğu tabağa ciddi bakışlar atıyordu. Ben çaktırmadan gülerken o birkaç tabak durulamıştı. Bir anda bakışları bana döndü.

"Sen niye gülüyorsun?"

Böyle sorunca daha fazla gülmüştüm. Zaten güldüğümü inkar edemezdim çünkü tam da gülerken bakışları bana dönmüştü. "Hiç."dedim önüme birkaç bardak çekerken. "Öyle gülesim geldi."

"Bana gülmüyorsun yani?"dedi. Aynı anda musluğu bir anda açınca üstümüze hep su sıçramıştı. Refleksle gözlerimi kapatıp bir adım geri çekildim. Ama bu defa kahkahama engel olamamıştım. Ben sesli bir şekilde gülerken o ise şaşkınlığı geçince hemen musluğu kapatmıştı. Bakışları bana döndü. "Bana gülüyorsun."dedi bu defa soru sormuyor tespitini dile getiriyordu. Ve oldukça haklıydı. Gülmekten karnıma ağrılar girerken başımı sallayarak onayladım.

Gözlerini ikimizin üstünde gezdirince o da gülmüştü. Benim gibi yüksek kahkahalar atmasa da gerçek ve güzel bir gülüştü. Başını iki yana salladı. "Şu halimize bak!"

Kenardan peçete alıp yüzündeki su damlalarını sildi. Aynı şeyi ben de yaptıktan sonra bulaşıklara geri döndüm. "Bence sen bırak Poyraz abi. Ben yıkayayım, ikimiz için de daha iyi olur."dedim alayla gülerken. Ters ters bakışlar atıp yanıma geldi. "Biz öyle ilk karşılaştığımız zorlukta bırakıp gitmeyiz Defne hanım!"dedi. Yıkayıp tezgaha bıraktığım bardağı alıp durulamaya başladığı. Bana dönüp "Zorluklar bizi yıldıramaz!" dediğinde bardak elinden kayıp evyenin içine düştü. O sinirle gözlerini kapatırken ben kahkahayı basmıştım. Gülüşlerimin arasından zorlukla "Emin misin?"dediğimde gözlerinde aynı ters ifadeyle bana döndü. "Hiç gülme!" diye söylendi. "Bunlar hep senin yüzünden oluyor."

Şaşkınca ona baktım. Hiç düşünmeden "Ben ne yaptım şimdi?!"diye çıkıştım. Birkaç saniye sessizliğin ardından "Gülüyorsun."dedi. Anlamazca ona baktım. "Dikkatimi dağıtıyorsun. Sen öyle gülerken ben nasıl başka bir şeye odaklanabilirim?"

Gülüşüm dudaklarımda dondu kaldı. Bu cümle nereye çeksem oraya gelirdi. Birden fazla anlama çıkardı. Basit bir dikkat dağınıklığı yaratıyor olabilirdim ama aynı zamanda çok başka duygular da olabilirdi bunun sebebi. Diyemedim bir şey, baktım sadece şaşkın şaşkın. Bir süre o da sessiz kaldı. Gözlerimizin iletişimini kesip tezgaha döndü. "Gel hadi bitirelim artık şu bulaşığı."

Kesinlikle aynı düşüncedeydim. Bu bulaşık artık bitmeliydi! Yanına gidip tekrar yıkamaya başladığımda bu defa daha hızlı olmaya çalışıyordum. Rahatsız edici bir ortam oluşmuştu, gergin bir sessizlik vardı aramızda. Oluşan bu ortam nedense az önceki cümleyi farklı farklı anlamalara çekmeme sebep oluyordu. Ve bu anlamlar beni korkutuyordu. Aramızdaki derin sessizlikle birlikte bulaşığı bitirmiştik. Ve ben asla gülmemiştim!

Önlüklerimizi çıkarırken "Yapacak bir iş var mı Poyraz abi?"diye sordum. Başını iki yana sallayarak olmadığını belirtti. Ee ne yapacaktık şimdi?

"Sen içeri geç otur. Birer çay getireyim ben de. İçeriz değil mi?" Beklentiyle bana bakarken "Tamam."diye mırıldandım. İçeri geçtiğimde tüm masalar boştu. Duvar kenarındaki masalardan birine geçtim. Kısa bir süre sonra Poyraz abi elinde küçük bir tepsiyle gelmişti. Çayımı önüme bıraktıktan sonra kendi çayını aldı. Kurabiye de getirmişti. Bir yudum çayımdan aldım. "Sıcak dikkat et!"

Ne yazık ki Poyraz abinin uyarısı geç kalmıştı. Dilim yanarken çaktırmamaya çalıştım. Ağzıma bir kurabiye attım. 

"Defne?"dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. "Şu Cihan mıdır nedir, o günden sonra seni bir daha rahatsız etti  mi?"

Nereden gelmişti şimdi Cihan aklına? O bana merakla bakarken ben de karar vermeye çalışıyordum. Birkaç kere sosyal medyadan yazmıştı. Engellemiştim, başka hesaptan yazmıştı. Karşıma çıkmamıştı ama mesaj atmıştı. Şimdi bunu söylersem Poyraz abi Cihan'a kavga edebilirdi. Cihan umurumda değildi ama böyle gerginlikler yaşansın istemiyordum. Tereddüt etsem de "Yok etmedi."dedim. Bir süre gözlerini çekmedi gözlerimden. Cevabımdan emin olmak istercesine baktı. "Eğer rahatsız ederse söyle mutlaka."

Başımı onaylarcasına salladım. Umarım buna gerek kalmazdı. Bir yudum çayımdan içtim. Sıcaklığı geçmişti.

Telefonum çalmaya başladığında cebimden çıkarıp baktım. Yabancı bir numaraydı. Poyraz abiye baktım. O da dikkatle bana bakıyordu. Açsam bir dert açmasam bir dertti. Tereddütle aramayı cevapladım. Kulağıma götürdüğüm anda duymaktan korktuğum sesi duymuştum. İti an çomağı hazırla diye boşa dememişlerdi.

"Defne'ciğim sonunda açtın..." telefonu kulağımdan uzaklaştırıp telaşla kapatmaya çalıştım. Ama yanlışlıkla hoparlörü açmıştım. Bugün bütün terslikler beni buluyordu! Cihan'ın sesi ortama yayılırken korkuyla Poyraz abiye baktım.

"Ne kadar özledim seni haberin var mı fıstık?! Uzun zamandır göremiyorum yüzünü, hasret kaldım valla..."

Poyraz abinin gözleri koyulaşırken ben hâlâ telefonu kapatmak için çabalıyordum. Bu lanet telefon şu an neden çalışmıyordu? Sonunda kapatmayı başardığımda çekinerek Poyraz abiye baktım. Telefonuma korkunç bakışlar atıyordu. Birkaç saniye sonra önündeki yarısı dolu olan bardağı kafasına dikip ayağa kalktı. Sandalye şiddetle geriye savrulmuştu.

"Şu herifin ismini, cismini, numarasını, adresini neyi varsa ver bana!!"

•••

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Instagram: wgunes16

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin