30.BÖLÜM

2.4K 113 4
                                    

Boya işi bittiğinde hepimiz yorgunluktan ölüyorduk. En çok yorulanlardan biri şüphesiz Azra ablaydı. Öyle bir gaza gelmişti ki mola bile vermeden akşama kadar boya yapmıştı. Neyseki kazasız belasız işimiz bitmişti.

Şimdi ise hep birlikte bizim eve gelmiştik. Biz kızlarla mutfakta anneme yardım ederken diğerleri salonda sohbet ediyorlardı.

"Selma teyze bir sürü yemek yapmışsın, niye zahmet ettin bu kadar?"

Annem tenceredeki yemeği tabağa doldururken şefkatle Azra ablaya baktı. "Ne zahmeti kızım. Hem hak ettiniz siz, saatlerdir çalışıyorsunuz."

"Selma teyze bize hiç gerek yokmuş aslında, Azra abla bütün evi tek başına bile boyarmış." Pelin muzip bir şekilde gülerken Azra abla ona ters bir bakış attı. Pelin bir tabağı alıp mutfaktan kaçtı, çıkarken hâlâ sırıtıyordu. Pek haksız da sayılmazdı aslında.

Sofra hazır olduğunda hep birlikte masaya oturduk. Herkes oldukça yorgun olduğu için kimseden çıt çıkmıyordu. Sessiz sakin bir şekilde yemeğimizi yedik. Annem diye demiyorum cidden bu kadın çok güzel yemek yapıyordu.

Sofrayı topladıktan sonra bulaşıkları yıkamıştım. Pelin ve Ceren de yanımda durmuş bir yandan da çayı hazırlamışlardı.

"Kızlar ya sıkıldım ben!"

Gözlerimi devirerek baktım Pelin'e. Zira tek yapmak istediğim yatağıma girip uyumaktı. "Ne yapalım Pelin?"dedim yorgunluğumu sesime yansıtarak. Sanki hiç çalışmamış gibi gözleri ışıl ışıldı. Onun enerjisinden ben de istiyordum.

"Dışarı çıkalım?"dediğinde suratımı buruşturdum. Kısa bir an Ceren'e baktığımda o da benimle aynı tepkiyi vermişti. "Ay içiniz geçmiş sizin! Birkaç saat çalıştınız diye bitti mi piliniz?!" Pelin bize sitem etmeye başladığında çay tepsisini elime alıp mutfak kapısına yöneldim. Ceren peşime takıldığında Pelin hâlâ söylenmekle meşguldü.

"Pü size valla. Tıkılın kalın eve, ne yapacaksanız? Sıkılıp duralım boş boş!"

Gülümsememi bastırıp çayları dağıttım. Kendi çayımı alıp koltuğa oturdum. Bütün işlerin bitmesinin verdiği rahatlamayla çayımdan bir yudum aldım. Pelin tam karşımda oturmuş şiddetle çayını karıştırıyordu. Ceren'le göz göze gelip aynı anda gülümsedik. Kaç yaşına gelirse gelsin Pelin'in içindeki çocuk hiç büyümüyordu. Çayımdan bir yudum daha alırken keyifle yeniden ona baktım. Gözlerini kısmış başını da hafiften yana eğmişti. Sanki ben tamam desem hemen gidecektik yani! Başımı iki yana salladım. Valla ben gayet keyifliydim. Hiç de dışarı çıkamazdım!

Pelin umutsuzca bakışlarını benden çekti. Yanında oturan Yusuf abinin kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Anında Yusuf abinin gözleri parlamıştı. Umarım ona da dışarı çıkalım dememiştir diye düşünürken korktuğum şey başıma gelmişti. Yusuf abi "Hadi çayınızı bitirin de bir hava alalım yaa!"dedi. Gözlerimi kısarak Pelin'e baktım. O da zafer kazanmış bir edayla bana bakıyordu. İkisi de aynı kafadandı ve bir tuttururlarsa asla vazgeçmezlerdi.

"Oğlum yorulmadınız mı, ne dışarısı? Akşama kadar çalıştınız zaten." Feride teyzem çok da doğru söylüyordu. Ama onu dinleyen kimdi?

"Annem genciz biz daha yaa ne yorgunluğu?! Az gezelim şöyle hava alalım."

Feride abla hafiften ters bir bakış attı. "Gençmiş! Otuzuna merdiven dayadın oğlum!"

Yusuf abi bozulmuştu bariz bir şekilde. Elindeki çayı kafasına dikip tek içişte bitirdi. Bardağını kenara bırakıp ayaklandı. "Olsun annem sonuçta daha otuz olmadık!"

Bize bakındı sonra. "Ee hadi kalkın."dedi. Ne ara gitmeye karar vermiştik? Resmen kendi kendilerine karar vermişlerdi. Ve sne hikmetse herkes de onlara ayak uydurup kalkmıştı. En hevesli olanı da Pelin'di. Herkesten önce kapıya koşmuştu. Sanki günlerdir evde hapisti kız!

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin