43.BÖLÜM

2.3K 125 20
                                    

Kulağımda durmamak için direnen kulaklığa içimden tekrar tekrar söverken kulaklığı çıkarıp çantama attım. Stres atmak, sakinleşmek için müzik dinleyeyim demiştim ama fayda etmiyordu. Aksine bu kulaklık iyice sinirlerimi bozuyordu.

Gergindim çünkü kafeye gidiyordum. Poyraz abi iyileştiği için kafeyi açacakmış ve ben bunu Pelin'den öğrenmiştim.

Gergindim çünkü benimle iletişim kurmuyordu. Malum sarma olayının üstünden birkaç gün geçmişti ve hiçbir şekilde konuşmamıştık. Şimdi yan yana geldiğimizde mecburen konuşacaktı. O konuşmasa bile benim onunla artık bir şekilde konuşmam gerekiyordu.

Kafenin önüne geldiğimde derin bir nefes alıp içeriye girdim. Bugünü en az hasarla atlatmak en büyük dileğimdi.

Cenk sandalyeleri düzenlerken kapı sesini duyunca bakışlarını bana çevirdi. "Hoş geldin,"dedikten hemen sonra önündeki sandalyeye attı kendini. "Hoş buldum,"deyip yanına doğru ilerledim. Gözlerimle etrafı taramayı ihmal etmemiştim. Mutfaktan gelen sesler Poyraz abinin orada olduğunu gösteriyordu.

"Bugün çok işimiz var."dediğinde sorgular bir şekilde ona baktım. O da beni fazla merakta bırakmayıp açıkladı. "Poyraz abi bütün mutfağı dökmüş. Hepsi yıkanacak dolaplar falan silinecekmiş." Suratının aldığı şekilden bundan ne kadar mutsuz olduğu anlaşılıyordu. Doğrusu benim de hoşuma gitmemişti.

"Yaparız,"dedim kısık bir sesle. Bunun aynısını annem yapsa kırk tane laf söylerdim belki ama iş yeri olunca bir şey söyleyemiyordun maalesef. Paşa paşa yapacaktık.

Cenk yeniden işine döndüğünde ben de mutfağa doğru ilerledim. Yaklaştıkça sesler artıyordu, Poyraz abinin sinirle söylenmelerini duyabiliyordum. Kapı pervazına yaslanıp içeriye göz attım. Bütün tezgah kaplarla dolmuştu ve Poyraz abi hâlâ dolaptan eşyaları indiriyordu. Sırtı bana dönük olduğu için geldiğimi görmemişti. Üst taraftaki raflardan tabakları indirirken bir an dengesini kaybettiğinde az kalsın bütün tabakları deviriyordu. Devrilmesinler diye tuhaf şekillere girdiğinde dudaklarımın arasından kaçan kıkırdamaya engel olamamıştım. Sesimi duyduğu an bakışlarını bana çevirdi. Hızla gülümsememi silip normal bir yüz ifadesine büründüm.

"Günaydın,"dediğimde sadece birkaç saniye bakışlarını üzerimde tuttu. Ardından az önce kırılmaktan kurtulan tabakları tezgaha bırakırken yarım ağız "Günaydın,"diye mırıldandı.

Yaslandığım kapı pervazından ayrılıp içeriye doğru birkaç adım attığımda "Cenk!"diye seslendi. O esnada bakışlarını mutfakta gezdiriyordu, asla bana bakmadan. Daha çok işleri kafasında toparlıyor gibiydi.

Cenk mutfağa geldiğinde ona bakıp konuşmaya başladı. "Cenk sen bana mutfakta yardımcı olacaksın."dediğinde Cenk'in bakışları bana döndü. Yardım dilenir gibi bakarken "Müşteri gelirse ne olacak?"diye sordu.

"Defne ilgilenir,"dediğinde ona baktım ama asla bana bakmadı,yine. Beni yok mu sayıyordu yoksa ben mi kafamda kuruyordum? Normalde her zaman Cenk müşterilerle ilgilenirdi ben de mutfaktaki işleri hallederdim. Şimdi beni kendinden uzaklaştırıyordu.

Cenk'in omuzları umutsuzlukla düşerken "Tamam abi,"dedi. "Ne yapıyoruz?"

İkisi yapacakları şeyleri konuşurken ben ise ayakta dikilmiş onları dinlemekle meşguldüm. Mutfak işleri zordu, kurtulduğum iyi olmuştu ama beni böyle kendinden uzaklaştırması tuhaf hissettiriyordu.

Mutfakta fazlalık olduğumu hissettiğimde çantamı bırakıp kafe kısmına geçtim. Boş masalardan birine oturdum, gelen giden yoktu. Masalar da zaten düzenlenmişti.

Bir süre boş boş oturduktan sonra müşteri geldiğinde kalkıp siparişini aldım. Siparişleri hazırlamak üzere mutfağa girdiğimde ikisi de arı gibi çalışıyordu. Poyraz abi bir taraftan dolapları silmeye başlamıştı. Cenk de indirilen tabakları yıkıyordu. Tezgahta resmen tabaktan kuleler oluşmuştu.

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin