42. BÖLÜM

2.5K 130 16
                                    

Eve girdiğimde mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Muhtemelen annem bir şeylerle uğraşıyordu. Çok geçmeden mutfaktan çıkıp yanıma gelmesiyle bundan emin olmuştum.

"Kızım niye geciktin bu kadar? Seni bekliyorum bir saattir gel de sofrayı hazırlayalım."

"Neriman Teyze ısrar edince oturdum biraz anne."derken annemin suratına bakmamıştım çünkü hala önümü buğulu görüyordum. "Gelirim birazdan."deyip aceleci adımlarla odama yürüdüm. Odamın kapısını kapatıp yatağıma oturdum.

Dakikalardır kendimi sıktığım için akmayan gözyaşlarım şimdi serbest kalmış yanağımdan süzülüyorlardı. Sinirlerim bozulmuştu. Neden ağlıyordum ki? Ne istiyorsa yapabilirdi, bananeydi? Kimin yaptığı yemeği istiyorsa onu yesindi!

Şu anda böyle hissetmem çok saçmaydı. Ama kendime engel olamıyordum. Heyecanla sarmıştım ben o sarmaları, saatlerimi vermiştim. Ama onun umurunda bile olmadı, Aslı abla sarmalarıma laf söylerken sadece sustu. Üstelik Aslı abladan hoşlanmamasına rağmen benim gözümün içine baka baka onun yaptığı sarmaları yedi! Sanki bilerek canımı acıtmak istiyormuş gibiydi, belki de gerçekten beni umursamayı bırakmıştı...

Sebebi ne olursa olsun kırılmıştım.

Ben neden o aç kaldı diye yemek yapma derdine düşmüştüm ki zaten?! Aptallık bendeydi! Hayır bırak annesi yapsın, kardeşi yapsın hatta Aslı hanım yapsın! Banane!

Sesli bir şekilde oflarken kalkıp lavaboya gittim. Duygu durumum saniyelerle değişiyordu bir kırgın hissediyordum bir kızgın. Hayal kırıklığımı bastırmak için öfkeme sığınıyordum belki de. Bir daha da onun için hiçbir şey yapmayacaktım! Madem onun için emek verip bir şeyler yapmam önemli değildi ben de yapmayacaktım!

Aynada kızarmış gözlerimle karşılaştığımda alayla gülümsedim yansımama. Musluğu açıp buz gibi akan suyla yüzümü yıkadım. Kendimi daha iyi hissettiğimde annemin yanına gittim. Sofrayı hazırlamaya başlamıştı.

"Kızım sen şu sarmaları tabaklara koy." Neyseki annem gözlerimi devirdiğimi görmemişti. Bir de onun tarafından azarlanmak istemiyordum. Ocağın üstündeki tencereye yaklaşırken gözümün önünde yeniden canlandı daha az önce yaşananlar. Mümkünse bir süre sarma görmek istemiyordum.

Kendi yaptığım biçimsiz sarmaları tabağa koyarken Aslı ablanın getirdiği sarmaları düşündüm. Gerçekten çok güzel görünüyorlardı ama güzel sarma yapsa ne yazardı, kalbi çirkindi onun bir kere! Bir de Pelin yaptı sanıp ona sarma yapmayı öğreteyim demişti, sen kimsin de ben acaba senden yemek yapmayı öğreniyorum?! Ne münasebet yani!

İçimden söve söve sofra hazırlıklarını bitirdiğimde herkesi yemeğe çağırdım. Herkes yemeğini yerken istemsizce suratlarına bakıyordum. Tepkilerini merak etmiştim.

"Anne bu sarmalara ne oldu? Evrim geçirmişler sanki, sen böyle yapmazdın?" Abime ters bakışlar atarken annem hemen onu yanıtlamıştı. "Defne'yle birlikte yaptık."

Abim çatalını benim yaptığım sarmalardan birine batırıp "Defne bu şaheser sana mı ait yani?"diye alay ettiğinde yeniden gözlerimin sızladığını hissettim. Ben bu cümleye üzülmez aksine abime gereken cevabı verirdim ama malum mazim vardı.

"Gayet güzel olmuş sus da ye. Beğenmiyorsan sen daha iyisini yap da görelim." Babam beni koruduğunda bu defa abim bozulmuştu. Yine de dudağının kenarındaki alaylı gülümseme yerini koruyordu. Dua etsindi modumda değildim.

"Eline sağlık kızım. Bu hayatımda yediğim en güzel sarma oldu. Çünkü güzel kızım elleriyle yaptı." Babama mutluluk dolu gözlerle baktım. Sonunda biri beğenmişti, canım babam. Hiç kıyamazdı ki zaten bana.

PAMUK ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin