40.

788 64 9
                                    

Katil olmadan bir saat önce...

Apartmanın dışında beni bekleyen siyah arabaya binmiştim.Cihan kendisi değil adamını göndermişti beni almak için.Çok huzursuzdum.Belkide bir şeyler yaşamaktan korkuyordum.

"Teşekkür ederim."

Arabadan inip kapıyı çalmıştım.Cihanı karşımda mavi atletle görünce tüm huzursuzluğum kaybolup gitmişti.Herif her haliyle yakışıklıydı.

"Gökten taş yağacak sanırım.İlk kez takım elbise giymiyorsun."

"Hep takım elbise giyiyorum gibi konuşma."

"Zaten öyle değil mi?"

Gözlerini devirip önden ilerlemişti.Salonun ortasında çizimi henüz tamamlanmamış resim görmüştüm.Gözleri vardı sadece.O keskin gözlere bakmak için resime yaklaşmıştım.

"Senin gözlerin.Kendini mi çiziyorsun?"

"Evet.Nasıl güzel mi?"

"Çok güzel.Neden uğraşıyorsun?Başka biri de çizerdi."

"Maalesef kimse beni olduğum gibi yakışıklı çizemiyor."

Kahkaha atıp kanepeye oturmuştum.İlk kez birinin kendi fotoğrafını çizdiğine şahit oluyordum.Piç kendisine gerçekten aşık olmalıydı.

"Yemekler hazır."

"Kurt gibi açım!"

Elleri lezzetliydi.Onunla beraber vakit geçirmek bana iyi geliyordu.Beni yaşatan şey ona duyduğum aşk değildi.Beni yaşatan Cihanın varlığıydı.

"Şu iz."

Çatalı tutan elim duraksadı.Takmıştı o ize.

"Ameliyat parasını öderim."

"Rahatsız mı oluyorsun?"

"Garip şekilde evet.Beni rahatsız ediyor."

Sanırım Engin haklıydı.Bizlerden biri ona küçük bir yara açsa Cihan her şeyi öğrenebilirdi.Belkide o izi kaybettirmek en iyisiydi.

Gözlerimin içine bakıyordu hala.Benden cevap bekliyordu.Kabul edip ilerde başıma gelecek felaketin karşına geçebilirdim.

"İstemiyorum.Seni rahatsız ediyorsa sorun sendedir."

Olacağı varsa olsun.Yine mi öldürecekti?Sikim de bile değil.Ben bu hayatım da hayalini kurmaktan korktuğum anıları yaşadım.

Gerisi kimin umrunda?

"Nereye?"

Tabağımı alıp kanepeye ilerlemiştim.Canım sıkıldı.

"Kanepe daha rahat bir kere!"

"İlla gıcıklık yapacaksın.Tamam bir şey demiyorum.Sinirlenmene gerek yok."

Tabağını alıp peşimden gelmişti.Arada mesafe bırakmadan yanıma oturdu.Koca kanepede yer yokmuş gibi.

"Sinirli değilim."

"Beni kesecek gibi bakıyorsun."

"O kadar delirmedim."

"İhtimal var mı peki?"

"Neden olmasın?"

Sırıtıp suyunu yudumlamıştı.Öyle bir ihtimalin olmayacağını ikimizde biliyorduk.Cihana o kadını sormak istiyordum.Ama nasıl sormam gerektiğini bilmiyordum.

"Babanla aranız nasıl?"

"İyi."

"Her şey yolunda yani?"

"Neyi merak ediyorsun?"

Çok şeyi...

"Baban beni öğrendi mi?"

"Sanırım henüz hayır."

"Anladım..."

Yemekleri Cihan yaptığı için ben tabakları yıkamayı seçmiştim.Aslında bulaşık makinesinin var olduğunu sandığım için gönüllü olmuştum.

Yoktu.

"Nasıl ya... Bulaşık makinen yok mu?"

"Yok."

"Cimri piç."

"Tabak yıkayarak ölmezsin Çınar."

Uyuz.Soğuk suyu açıp kaderime teslim olmuştum.Tüm gün çalış sonra da tabak yıka.Keşke Enginin aldığı tavuk kanatlarını yeseydim...

Kendi kendime düşünürken Cihan arkamdan sarılmıştı bana.Sırtım omzuyla buluştuğunda nefesimi tuttum.Sıcak nefesi turuncu saçlarıma değiyordu.Kolları karnımın üzerinde birbirine kenetlenmişti.

Kafasını omzuma yasladığında yutkundum.

"Portakal gibi kokuyorsun..."

Kokumu içine çektiğinde gözlerimi kapattım.Bu adam kesinlikle portakala takıntılıydı!

Burnunu boynuma sürtüp öpücük kondurmuştu.Eli tişörtümün üzerinden göğüsüme doğru çıktı.Göğsümü avuçlayınca kısık sesle inlemiştim.İnip kalkan göğsümün üzerinde meme ucumun etrafında işaret parmağını gezdirdi.

Kafamı geriye atıp Cihanın omuzuna yaslamıştım.Kendisini bana iyice bastırmıştı.

Sıcak nefesi asırlar önce bedenime bıraktığı izin üzerine değdi.Gözlerimi sıkıca kapattım.Dudakları izi tamamen kapatmıştı.

İnce parmaklarım ensesine çıktı.Ben saçlarını okşarken dudakları tenimi emmeye başladı.O izi bir şekilde kapatacaktı işte.

Tam o zaman daha önce görmediğim bir şey gördüm.Enginin Cevdetin üzerine bıçakla yürüdüğünü...

Elinde tuttuğu bıçak benim bıçağımdı...

Kapattığım gözlerimi açtım.Karnımdaki elleri ittirmeye çalışmıştım ancak başarısız oldum.

"Ci-Cihan..."

Duymuyor gibiydi.

"Cihan dur!"

Onu öyle bir öfkeyle itmiştim ki sırtı sehpaya çarpmıştı.Bana afallayarak bakan gözlere yutkunarak bakmıştım.

"Gi-gitmem gerekiyor.Çok özür dilerim!"

Koşarak çıkacaktım mutfaktan.Lakin bileğimi kavrayıp durdurmuştu beni.

"Çınar!"

"Çok özür dilerim!Ama gerçekten gitmek zorundayım!"

Bileğimi kavrayan eli itip koşarak çıkmıştım kapıdan.Bana kaç kez seslenmesine rağmen ona dönüp bakmadım bile.

Çünkü katil olmaya koşuyordum.







Anladık artık Çınarın nasıl haberinin olduğunu🫶

Ukte KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin