☯︎ 121. Bölüm ☯︎

22 7 1
                                    

Zong Zi Xiao'nun Daming'e döndüğü gün, yağmur ince ince çiseliyordu.

Kara bulutlar sanki her an yeryüzüne düşecekmiş gibi alçalmış, gök ile yer arasındaki sınır belirginleşmişti. Tüm bu kaosun ortasında, çok uzaklarda karanlık bir gölge belirdi.

Daming Şehri'nin kapıları ardına kadar açıktı, görünürde hiç muhafız yoktu ve şehir binaları ıssız ve terk edilmiş durumdaydı. Burası kraliyet başkenti olan Jiuzhou'ya hiç mi hiç benzemiyordu. Merkez Ovalar'ın merkezi sanki savaş sonrasında terk edilmiş gibi bomboş görünüyordu.

Zong Zi Heng tüm muhafızları geri çekmişti. Bu savaş onun ve Zong Zi Xiao'nun arasındaydı. Neden başkaları bir hiç uğruna ölüp gitsinlerdi ki?

Şehrin içinde, her evin kapıları sımsıkı kapalıydı, kedi ve köpekler dışında tek bir kişi bile sokakta değildi. Sanki şehirde yaşayan binlerce insan bir anda buhar olup uçmuştu.

Yüce İblis ansızın ortaya çıktığı için tüm Jiuzhou onun gölgesinin altında ezilmişti. Efsanelere göre öylesine kana susamıştı öyle acımasızdı ki, insanları gözünü bile kırpmadan öldürüyordu. Binlerce Yin askerini kontrol ederek şehirleri kana buluyor, öldürdüğü insanların kanını içiyor ve herkesin altın özünü yiyordu.

Daming'e döndüğünü duyduklarında pek çok insan sonunun Wuyun Sekti gibi olacağından korkarak tası tarağı toplayıp şehri terk etmişti. Ancak, tarımla geçinen insanların büyük bir çoğunluğunun evlerinde saklanıp korkudan tir tir titreyerek onun gelişini beklemekten başka çaresi yoktu.

Karanlık figür şehre adım attı.

Savaş çanlarının çalınışına benzeyen ve taş yolun üzerinde tıkırdayan o at nalı sesi hariç şehirde bir ölüm sessizliği vardı. Her adımı ölümün daha da yaklaştığının bir habercisiydi sanki.

Kara ölüm aurasıyla çepeçevre sarınmış bir attı. Yere basan toynakları dışında gövdesi kapkaraydı. Eti, kanı olmamasına rağmen kemikleri uzun bedenini destekleyen kirişler gibi görünüyordu.

Adı Wuya'ydı. Batı Chu'nun ve Xiang Yu Dağı'nın kralının atıydı ve o dönemlerde epey ünlüydü. Kral, Wujiang Nehri'nde kendi boğazını kesip hayatına son verdiğinde, kendi kendini aç bırakarak efendisinin izinden gitmişti. Bu da ne kadar kana susamış bir varlık olduğunun en büyük kanıtıydı. Fakat şu anda, ünü yeni adıyla birlikte daha geniş topraklara yayılmıştı ― İblis Tayı.

Söylenene göre Zong Zi Xiao, ortadan kaybolduğu on yıllık süre zarfında Xuanyuan Gizli Kutsal Tılsımı'nı kullanarak Jiuzhou'yu karış karış dolaşmıştı ve antik savaş harabelerini bularak oradaki ruhları teker teker toplamıştı. Wuya'nın da artık yeni bir efendisi vardı.

Siyah kıyafetler kuşanan adam Wuya'nın sırtındaydı. Dağ gibi hareketsiz duruyordu. Kafasındaki bambu şapka yüzünü örtse de bedeni çok güçlü ve uzun görünüyordu. Sağanak yağmurun altında siyah figürü neredeyse Wuya'nınkiyle bir bütün olmuştu.

Kıyafetlerin altındaki kişi, bir insan mıydı yoksa iblis miydi?

Wuya aynı gün içinde binlerce mil koşabilirdi ancak şu anda aheste aheste yürüyordu. Çünkü efendisi on yıl önce ayrıldığı bu şehre doya doya bakmak istiyordu.

Daming Şehri'ndeki o cadde, kendisine hayran bırakan Wuji Sarayı'na giden ana yoldu. Ölümsüz efsun dünyasında çocuklar için genel bir kural vardı; on iki yaşına kadar evden uzaklaşmalarına izin verilmezdi. Bu nedenden ötürü Dage'sıyla beraber hep bu şehirde zaman geçirirdi.

Şehirdeki çoğu yere gitmişti. En güzel restoranların yerlerini, hangi dükkanın çayının daha lezzetli olduğunu ve şarabının en güzel koktuğunu, ayrıca yeni ve ilginç şeyleri nerelerde deneyebileceğini iyi biliyordu. Çünkü Dage'sı da bunları iyi biliyordu ve gittiği yerlere onu da götürüyordu.

Wu Chang Jie 无常劫 [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin