Geceleri yeraltı diyarında hayaletler feryat ederken, hayaller cennette süzülür.
İşte sıradan insanların gözünde Fumenghui böyle bir yerdir.
Fumenghui, Luofeng Dağı'nın güneybatısında yer alıyordu. Fengdu şehrinden en fazla elli kilometre uzaklıktaydı. İlk başta adı Fumenggui'ydi çünkü Laofeng Dağı'nda hayaletlerin toplanıp yeraltı diyarına girdikleri yerdi. Bir rivayete göre de Büyük İmparator Bei Yin ve Yüce İblis arasındaki savaş burada sonuçlanmıştı.
Başlangıçta cennet tarafından kurulmuş olsa da zamanla her türlü karanlık işin çevrildiği bir yer haline gelmişti. Bu yüzden Femunggui adının uğursuz bir etkisi oluşmuştu, görevliler adını değiştirerek Femunghui yaptılar.
Bir bariyerle ayrılmış iki ayrı diyar; biri kasvetli yeraltı diyarı, diğeri ise açgözlülüğün, karanlığın, günahların, arzuların kol gezdiği bir yer. Burası ölümlü diyardı ama aynı zamanda hayaletlerin de yaşadığı bir yerdi.
Fumenghui çukurda yer alan bir vadiydi. İrili ufaklı binlerce kayalık ve mağara vardı. Sanki kötü ruhlar bu mağaralara mühürlenmiş gibiydi. Çünkü gece olduğunda insanlar korkutucu hayalet feryatları duyuyorlardı.
Buradaki mağaraların çoğu birbirine bağlıydı. Bu nedenle insanları öldürmek, yasadışı işler yapmak, zehirli böcekler yetiştirmek için bayağı uygun bir yerdi. Birçok efsuncunun altın özü buraya getirilip karaborsada satılıyordu. Ölümsüz İttifak çok kez burayı temizlemeye çalışmışsa da başarılı olamamıştı. Aksine tefeciler, genelevler, kumarhaneler daha da çoğalmıştı. Yasa dışı şeyler çok gizli yapılırdı, bulması zordu. Fakat bir sürü kişi geçimini buradan sağlıyordu. Ölümsüz İttifak, Fumenghui'de olanları görmezden gelmek zorundaydı.
Femunghui gündüzleri sakin ve karanlıktı ama gece olduğunda mağaralarda kırmızı mumlar yakılırdı. Ve vadi, kan kırmızısı bir renge bürünürdü.
Dükkanlar insanları karşılamak için açılmıştı ve insan figürleri mağaranın içinde hareket ediyordu. Müzik ve dans gece boyunca devam ediyordu, ölümlü diyara hiç benzemiyordu. Uzaktan bakıldığında sanki yüzlerce hayalet yürüyormuş gibi görünüyordu.
Fan Wu She önündeki büyüleyici sahneye baktı, sanki düşüncelerde kaybolmuş gibiydi.
"Buraya ilk gelişin mi?" diye sordu Xie Bi An, "Söylentilerdeki gibi miymiş?"
Sıradan insanların Fumenghui'ye gelmesi pek olası değildi. Bunun sebeplerinden biri de kötü enerjinin yoğun olduğu bir yer olmasıydı. Bu yüzden ölümlü olanlar eve döndüklerinde hastalanabilirlerdi. İkinci olarak da buraya gelenler genellikle su gibi para harcarlardı. Kıyafeti özenli ve pahalı olmayanlara iyi muamele gösterilmezdi.
"Pek de farklı değil," dedi Fan Wu She.
Bir zamanlar burası Zong Zi Xiao'nun ölümlü diyardaki son durağıydı.
Fan Wu She'nin anıları gözlerinin önünden film şeridi gibi geçiyordu ama epey sakin görünüyordu. O zamanlar alev alev yanan nefreti zamanla sakinleşerek kor haline gelmişti. Ama karşısındaki kişi odun atarak yeniden alevlendirebilirdi.
"İçeri girdikten sonra etrafta dolaşma. Kaybolması çok kolay bir yer. Shixiong'u takip et."
"Tamam."
Fumenghui'nin içi büyük bir mağaraydı. Kayalıklar arasında asma köprüler kurulmuştu. Aşağıdan yukarı bakan biri sonradan inşa edilmiş ince yolları görebilirdi.
Biri siyah biri beyaz bir figüre sahip bu ikili, birlikte olağanüstü görünüyordu. Bir bakışta insanlar onların ölümsüz bir hanenin oğulları olduğunu düşünüyorlardı. Bu yüzden dükkan sahipleri onlara bir şeyler satmak için anında yanlarına gelmişlerdi. Xie Bi An nazikçe reddetse de karşı taraf fazla ısrarcıydı. Tam dükkanına sürüklemek için Xie Bi An'ın kar beyazı cübbesine dokunacaktı ki, eli anında bir kılıcın kınıyla uzaklaştırıldı.