"Sence Xu Zhi Nan ölmeden önceye Shizun'a ne demiş olabilir? Belki de Shizun, Qi Meng Sheng'in bir işler peşinde olduğunu biliyordu. Ama Qi Meng Sheng'in davranışlarına bakıldığı zaman, önceden planlanmış gibi görünmüyor. Büyük ihtimalle Shizun yüzünden planları ortaya çıktı ve harekete geçip saldırmak zorunda kaldı."
"Ya da, bu meselenin benim gölün dibine girip o adamı görmemle bir ilgisi vardı. Adamı saklamak için Qi Meng Sheng onu Ruh Sarayı'na getirdi ve Uçan Tüy Elçileri buzdan tabutu korumaları için görevlendirdi. Cangyu Sekti'nin öğrencileri bile susturulmak için öldürüldü," dedi Fan Wu She kaşlarını çatarak, "Eğer o adam Cheng Yan Zhi'yse, Qi Meng Sheng'in neden bunu yaptığını anlamıyorum."
"Belki de..." dedi Xie Bi An, "Qi Meng Sheng'le gönül ilişkisi olan kişi Xu Zhi Nan değil de Cheng Yan Zhi'dir?"
Fan Wu She bunun imkansız olduğunu biliyordu çünkü Qi Meng Sheng, Cheng Yan Zhi'yi gördüğünde, Cheng Yan Zhi zaten ölüm döşeğindeydi. Cheng Yan Zhi'nin hayatını umursayan tek kişi Xu Zhi Nan'dı. O sırada Xu Zhi Nan'ın kederi ve kendini suçlayışı göz önüne alındığında, Cheng Yan Zhi'yi hayatta tutmak için için Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası'nı kullanması gayet mantıklıydı. Belki de Qi Meng Sheng her şeyi Xu Zhi Nan'ın iyiliği için yapmıştı? İkisi arasında tam olarak neler geçmişti? Xu Zhi Nan, Qi Meng Sheng'i, Zong Zi Xiao'ya boyun eğmesi için ikna ettiğinde, tam olarak neler olduğunu anlamış olması gerekiyordu.
Ne yazık ki Xie Bi An'a bunların hiçbirini anlatamazdı, yalnızca "İmkansız değil," demekle yetindi.
"Eğer durum buysa, o zaman Qi Meng Sheng derin bir sevgi besliyor demektir," dedi Xie Bi An, birazcık duygulanmıştı, "Geçen yüz yıl bile ona olan sevgisini etkilememiş. Dünyada gerçekten de böyle bir aşk var mı?"
Fan Wu She yarasının derin bir acıyla sızladığını hissetti, "Gerçekten mi? Bu derin bir aşk mıdır?"
"Elbette," dedi Xie Bi An, "Tüm hayatını tek bir kişiye adadığında, diğer kişi ölse bile sevginde en ufak bir değişim olmaz. Bu, hayatında yalnızca bir kere sahip olabileceğin türden derin bir aşktır."
"...Ya birisi senin için böyle bir sevgiye sahipse?"
Xie Bi An hiç tereddüt etmeden yanıtladı, "Eğer birisi bana bu kadar değer verirse, ben de ona iki misliyle karşılık vereceğim ve ölümde de yaşamda da beraber olacağız."
Fan Wu She derin bir nefes aldı, sesi titriyordu, "Söz ağzından çıktı bir kere, sakın ileride pişman olma."
"Neyden pişman olacağım?" diye sordu Xie Bi An, kafası karışmıştı.
Fan Wu She başını çevirip Xie Bi An'a baktı, gözleri ışıl ışıldı, "Benim sana olan sevgim tam olarak böyle."
Xie Bi An donakaldı. Fan Wu She'nin gözlerindeki derin anlam afallamasına neden olmuştu. Kendisine gelir gelmez alaycı bir tonla yanıtladı, "Shixiong senin çok kavgacı olduğunu sanıyordu, böyle güzel cümleler kurabileceğini hiç düşünmemişti."
"Sence bunları laf olsun diye mi söylüyorum?" dedi Fan Wu She ciddiyetle, "Senin için Meng Po Çorbası'nı içmedim. Geçen yüz yıl bile sana olan sevgimin derinliğini azaltmadı."
Senin için yeraltı diyarına, ölümlü diyara ve hatta cehenneme bile gittim. Hem yaşamda hem de ölümde seninle birlikte olacağım.
Ama sen hiçbir şeyi hatırlamıyorsun.
Xie Bi An'ı birazcık sıcak basmıştı, "Tabii ki de öylesine konuşuyorsun. Bunu yapmak kolay değildir."
"Hangi sebepten ötürü bana inanmıyorsun?" dedi Fan Wu She, aniden öfkelenmişti ve bedeni titrediği için yarası sızlamaya başlamıştı.