☯︎ 191. Bölüm ☯︎

11 4 0
                                    

Qi Meng Sheng, Shen Nong Kazanı'na bakmak için başını eğdi. Alevlerin ışığı ak saçlarına ve buz kristali bedenine yayılıyordu; tıpkı ateşin ve buzun tesadüfi karşılaşışı, ahenkle iç içe geçişi ve birbiriyle çarpışı gibiydi. Savaşın galibini kestirmek çok güçtü. Qi Meng Sheng konuşmaya başladı, "Bak, Shen Nong Kazanı uzun zamandır senin için hazır durumda. Alevleri tam kararında ve gerekli malzemeler de yeterli miktarda bulunuyor. Geriye bir tek altın özünün içine atılarak Mutlak İmparator'un arıtılması kaldı." Yavaşça başını çevirdi. Bakışları soğuktu ve anlaşılması zor olan bir acıma hissi taşıyordu, "Ya sen ya da altın özün oraya girecek."

Xie Bi An, korkusuzca Qi Meng Sheng'e baktı ve her bir kelimeyi vurguladı, "Gel, bakalım."

Fan Wu She, Ting Mo'sunu çekerek Xie Bi An'ın önüne siper oldu. Yüreği mücadele doluydu. Önlerinde ölümcül bir durum vardı ve Qi Meng Sheng, durumu tersine çevirmesine müsaade etmeyecek kadar güçlüydü. Mutlak güç karşısında, hiçbir hile ayakta duramaz yahut saklanamazdı. Xie Bi An tehlikeler karşısında kendilerini kurtarmış olduğu için Fan Wu She'yi övse de şimdiye dek hiç böylesine ezici bir güçle karşı karşıya kalmamışlardı. Ona rakip olamazdı, şu anda o kadar güçlü değildi.

Şu anki efsun seviyesini göz önünde bulundurursa, Shanhe Sheji Haritası'nı kullanmadığı takdirde, hayatları tehlikede olacaktı. Ancak Shanhe Sheji Haritası çok uzaktaydı, oraya nasıl zamanında varabilirdi ki?

Ancak Xie Bi An nazikçe kılıcını uzaklaştırdı ve iki adım ileri attı, "Madem istediğin benim, o zaman Shidi'mi ve Lord Lan'ı bırak." Onların Qi Meng Sheng'e rakip olamayacağının farkındaydı, bu yüzden üçünün birden orada ölmesine gerek yoktu.

Qi Meng Sheng soğukça cevapladı, "Hiçbiriniz bir yere gidemezsiniz."

Xie Bi An'ın ayak bileği ansızın bir soğuklukla kaplandı. Şeffaf buz bedenine tırmanırken ve uzuvlarını dondururken şok içinde aşağı baktı; o anda tüm vücudu havaya doğru yükseldi.

Fan Wu She zıplayarak Xie Bi An'ı çekmek için uzandı, "Shixiong!"

Qi Meng Sheng elini salladığı anda Fan Wu She'ye ve Lan Chui Han'a doğru buz okları uçmaya başladı.

İkisi aciz bir şekilde kaçmaya çalıştılar, böyle güçlü bir saldırı karşısında ok yağmurundan kurtularak Xie Bi An'ı kurtarmaları mümkün değildi.

Xie Bi An, vücudunu saran buza karşı savaşmak için umutsuzca ruhani güçlerini serbest bıraktı. Lan Chui Han da bu şekilde buzdan tabutun içine düşmüştü ve Xie Bi An şu anda ne kadar çabalarsa çabalasın içinden çıkamıyordu. Soğuk iliklerine dek işliyor, bedeni giderek katılaşıyor ve zihni de bulanıklaşmaya başlıyordu.

"Daha önce de söyledim, direnmen nafile. Ya sadece altın özün girecek ya da sen altın özünle beraber ocağa gireceksin. Hayatta kalmayı seçmen senin yararına olur."

Xie Bi An o kadar üşüyordu ki, soğuktan dişleri takırdıyordu. Titreyecek cevapladı, "Birazcık yüreğin varsa altın özümü çıkarmayı dene. Alamaman için kendi kalbimi kendim durduracağım!"

"Hayır, ölümünü seçmeye bile hakkın yok," dedi Qi Meng Sheng ve acımasız bir ifadeyle avucunu kapattı.

Buz adeta Xie Bi An'ı katman katman saran bir koza gibiydi. Ona bakan herkes Xie Bi An'ın şu anda buzdan bir tabuta mühürlenmek üzere olduğunu anlayabilirdi.

Aniden, gökyüzünde büyük bir gök gürültüsü duyuldu. Bu ses insanları sanki bir kazanın içine atmış ve içinde kalpleri titreyene dek çeviriyormuş gibiydi; bunaltıcı ve sersemleticiydi.

Wu Chang Jie 无常劫 [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin