Xie Bi An öylesine paniklemişti ki, birden Fan Wu She'yi kendinden uzaklaştırdı, "Bu özel bir mesele. Bunu nasıl yabancılarla açık bir şekilde konuşabilirim ki?"
Fan Wu She bir kaşını kaldırdı, "Shidi-Shixiong olsak da mı yabancı sayılıyoruz? Bana gerçekten kardeşinmişim gibi davranacağını söylememiş miydin?"
"Sen..." dedi Xie Bi An ve aniden ayağa kalktı, "Çay soğuyor, ben kitap okuyacağım."
Ama Fan Wu She, Xie Bi An'ın bileğini çekti ve onu takip ederek ayağa kalktı, "Shixiong."
"Ne yapıyorsun?" dedi Xie Bi An arkasını döndü ve Fan Wu She'nin gerçekten de çok fazla uzamış olduğunu fark etti. Kendisi de bu yaştayken böylesine hızlı bir şekilde mi boy atmıştı?
"Shixiong, bana verdiğin kitapların hepsini okudum. Ama hala anlamadığım şeyler var, bunun hakkında sohbet edebilir miyiz?"
Xie Bi An'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Hem utanmış hem de bir hayli öfkelenmişti. Aslında kendi de bir zamanlar böyle şeyleri anlayamıyordu. Ama o hiç gidip Zhong Kui'ye sormuş muydu ki? Bu çocuk neden hiçbir şeyden utanmıyordu? Sesini alçaltarak yanıt verdi, "Gidip kendin araştır, bana neden soruyorsun?"
"Shixiong sürekli okumamı istiyorsun, ama anlamamı istemiyor musun? Madem Shixiong biliyor neden doğrudan bana söylemiyor?" dedi Fan Wu She, Xie Bi An'ın utangaç halleri içini gıdıklıyordu. O incecik ama güçlü olan bileğe dokundu, nabzını hissetmek için baş parmağını nazikçe üstünde gezdirdi. Böylesine yumuşak bir elin Zongxuan Kılıç Tekniği'ni uygulayabildiğini düşününce kalbi pır pır ediyordu.
"Ben de tam olarak anlayamıyorum. Bu yüzden kendi başına öğrenmelisin."
"Öyle mi..." dedi Fan Wu She gözlerini devirerek, "Bu konuda çok az bilgim olsa da, o gece Shixiong'a saygısızlık yaptığımı biliyorum."
Xie Bi An'ın yüzü anında kızarmıştı, Fan Wu She'nin elini sertçe itti, "Bu doğru değil, fazla kafa yoruyorsun. Sadece uyurken kafan karışmıştı, o kadar."
"Ama alt bölgemin sertleştiğini ve Shixiong'un da bunu hissettiğini hatırlıyorum. Shixiong beni suçluyor mu?"
Xie Bi An o kadar paniklemişti ki neredeyse yüzü alev alacaktı, "Saçmalama, kimse seni suçlamıyor. Böyle saçma sapan sorular sormayı bırak. Dikkatini dağıtan düşüncelerden kurtul ve doğru düzgün efsun çalış!"
Ardından Fan Wu She'yi arkasında bırakıp aceleyle oradan uzaklaştı.
Fan Wu She, Xie Bi An'ın incecik beline ve uzun bacaklarına baktı. Kurumuş dudaklarını dilinin ucuyla usulca yalarken gözlerinde derin bir arzu vardı. Er ya da geç, bu kişiye istediği yerde istediği zamanda sahip olacaktı.
 ̄
Bütün gün boyunca Xie Bi An, Fan Wu She'den kaçmaya devam etti. Bir Shidi yetiştirmenin ne kadar zahmetli olacağını bilmiyordu. Shixiong olarak görevinin ona sıcak bir yuva vermek, efsun yeteneklerini geliştirmesinde yardım etmek ve onu korumak olduğunu düşünüyordu. Büyüyen bir gencin tüm utanç verici sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalacağını hiç tahmin edememişti.
Dahası, Fan Wu She'nin sık sık anlaşılması güç olan gözlerle ona baktığını hissedebiliyordu. Bu konuda aşırı duyarlı olup olmadığını bilmiyordu, hatta bazen bu bakışlar kalbini titretebiliyordu. Sanki ikisi arasında bilmediği başka bir karma varmış gibiydi.
Ancak, Fan Wu She'den kaçınmaya devam etmesinin hiçbir yolu yoktu. Çünkü geceleri beraber kılıç alıştırması yapmaları gerekiyordu.
Tekrar bir araya geldiklerinde Fan Wu She her zamanki gibi görünüyordu. Fakat Xie Bi An biraz rahatsız hissediyordu ve kılıç alıştırması sırasında da dikkati epeyce dağılmıştı. Fan Wu She aniden kılıcını Xie Bi An'ın kalbine doğru şiddetli bir şekilde sapladı. Xie Bi An afallamıştı. Fakat aklı başına geldiğinde, artık savunma yapmak için çok geç kalmıştı.