Wuji Sarayı dağın hemen kenarındaydı. Dağda, Zong Klanı'nın mağarasının saklandığı yere gizli bir geçici imparatorluk konutu inşa edilmişti ve güçlü bir bariyer tarafından korunuyordu. İmparator'un izni olmadan oraya kimse giremezdi.
Mağaralar sektlerin can damarıydı. Sıradan öğrencilerin mağaranın içinde efsun çalışmalarına izin verilmezdi. Mağarada hizmet edecek olan hizmetkarlar özellikle fakir ailelerden gelen ve hayatları boyunca altın özü geliştiremeyecek olan kişilerden seçilirdi.
Zong Zi Xiao mağara hakkında pek bir şey hatırlamıyordu çünkü Wuji Sarayı'ndan ayrıldığında henüz yetişkin olmasına bir yıl vardı. Çok gençti ve mağarada inzivaya çekilmesine gerek olmamıştı. Bu geçici imparatorluk konutu hakkında hatırladığı tek şey Dage'sıyla beraber karın tadını çıkarmak için buraya gelmesi ve ılık kaplıcalara girmeleriydi.
Geçici imparatorluk konutuna geldiğinde Zong Zi Xiao birini anımsadı, "Amcam nereye gitti?"
Amcası Shifu'su olmasına rağmen, o çok küçükken inzivaya çekilmişti ve artık yüzünü dahi hatırlamıyordu.
Zong Zi Heng kalbinde bir ağırlık hissetti, "Amcam artık burada değil."
"Nasıl öldü?" dedi Zong Zi Xiao, aslında böyle bir karşılık onu şaşırtmamıştı. Eğer amcası hala yaşıyor olsaydı, Zong Klanı bunca kargaşanın içine düşmüşken hemen inzivadan çıkmaz mıydı?
".....Bilmiyorum."
"Ne demek bilmiyorum?" dedi Zong Zi Xiao, açık bir şekilde geçiştirilmeye çalışılan bu yanıttan memnun olmamıştı, "Amcam Zong Klanı'ndaki en güçlü efsuncuydu, nasıl bir sebep olmadan ölebilir ki?"
Zong Zi Heng'in kalbi sızlasa da yüzü ifadesizdi, "Bilmiyorum, babam söylemedi."
Zong Zi Xiao tilki gözlerini kıstı, "Yoksa amcam da senin ellerinde mi öldü....?"
Zong Zi Heng anında kontrolü kaybederek kükredi, "Ben öldürmedim!" Kalbinin bunca acıdan ve yaşanmışlıktan ötürü artık hissizleştiğini zannediyordu. Ama Zong Zi Xiao'nun kalbinde, herhangi bir kötülük için ondan şüpheleniyor olması, tüm yaşadıklarından daha çok acı vermiyor muydu?
Zong Zi Xiao biraz şaşırmıştı. Zong Zi Heng'in gözlerindeki öfke ve keder, sanki çok büyük bir acı çekiyormuş gibiydi ve kendisinin de istemsiz bir şekilde canının yanmasına sebep olmuştu. Hak etmediğini düşünüyordu ama yine de onu umursamadan edemiyordu. Fakat onu ne kadar çok umursarsa, o denli de kin duyuyordu ve dili daha da keskin oluyordu. Soğukça homurdandı, "Pek çok günah işledin, o yüzden senden şüphelendikleri için başkalarını suçlama."
Zong Zi Heng'in kalbi delinmiş gibi ağrıyordu ama hiçbir şey söyleyemiyordu.
"Neyse, böyle tatsız şeylerden bahsetmeyelim," dedi Zong Zi Xiao ve kolunu Dage'sının beline sardı, ses tonu fazlasıyla çekiciydi, "Buraya karın tadını çıkarmaya geldik, tadımız kaçmasın."
―
Sarayın içini dansçılar ve müzikleri doldurmuştu; shengxiao* kulağa epey hoş geliyordu. Bu, yıllardır görülmemiş olan bir sahneydi.
ÇN: *Müzik aleti
İmparator Kong Hua gürültüden hoşlanmazdı. Yılbaşı gecesi veya misafirler için verdiği ziyafetler dışında neredeyse hiç ziyafet vermezdi. Kendi doğum günü bile sükûnet ile geçerdi. Bu geçen on yıl, sessizlik ve yalnızlık içerisinde geçmişti.
Şu anda ise sarayın içi çeşitli lezzetler ve şaraplarla donatılmıştı; güzel müzisyenler ve dansçılar dünyaya hükmeden tek bir adam için şevkle gösterilerini sergiliyorlardı.