"Beyaz Usta, öfkelenme," dedi Bo Zhu, bir köpek yavrusu gibi Xie Bi An'ın yanına çömeldi ve çenesini Xie Bi An'ın dizine koydu, "Cennet Efendisi'nin bunu neden yaptığını bilmiyorum ama kesin seni korumak içindir. En çok seni sevdiğini bilmeyen var mı ki?"
Xie Bi An'ın ifadesi kasvetliydi, "Ama onun için çok endişeleniyorum."
"Cennet Efendisi son derece güçlü, kesinlikle bir terslik olmayacaktır."
Xie Bi An, Bo Zhu'nun başını okşadı, "Bo Zhu, benim sözümü mü yoksa Shizun'un sözünü mü dinliyorsun?"
"Şey...." dedi Bo Zhu, biraz saftı ama aptal değildi. Anında başını iki yana salladı, "Kaçmana yardım etmeyeceğim. Cennet Efendisi dışarı çıkarsan hayatının tehlikede olacağını söyledi."
"Kaçmama yardım etmeni istemiyorum. Zaten yardım da edemezsin, fakat yapmam gereken önemli bir şey var. Lord Cui'yi görmek zorundayım."
"Nedir?"
"Sana söyleyemem ama gerçekten çok önemli," dedi Xie Bi An ciddiyetle, "Bo Zhu, sana daha önce hiç yalvarmadım ama bu sefer bana yardım etmen gerekiyor."
Bo Zhu tereddüt ediyordu, "O halde Cennet Efendisi'nin ayrılmasını bekleyelim."
"Bo Zhu, teşekkür ederim."
Fan Wu She akşam yemeği ile odaya girdiğinde Bo Zhu'nun Xie Bi An'ın kucağında oturduğunu gördü ve Bo Zhu'nun kıçına tekmeyi bastı, "Defol."
Bo Zhu yerden kalktı, "Sen, sen."
Fan Wu She'nin gözlerindeki sert bakışı görünce bir hışımla oradan kaçtı.
"Neden sürekli Bo Zhu'ya zorbalık yapıyorsun?" diyerek azarladı Xie Bi An, "Kendine hakim ol."
"O artık çocuk değil," dedi Fan Wu She ve akşam yemeğini masaya bıraktı. Yemek çubuklarını düzgünce yerleştirdikten sonra biraz şarap koydu, "Öldüğünde küçük bir çocuk olduğu için görünüşü değişmedi ama yaşı benimle aşağı yukarı aynı."
Xie Bi An gülümsedi, "Bahsetmesen aklıma bile gelmezdi. Fakat zihni ve kalbi değişmedi, içinde hala bir çocuk var."
"Yine de sürekli sana yapışmasına izin veremezsin," dedi Fan Wu She ve ona dik dik baktı, "Gelip yemeğini ye. Shizun'a küstüğün için yemek bile yemiyorsun. Sen de mi çocuksun?"
Xie Bi An karşılık vermek istese de kısa sürede pes etti.
Masaya doğru yürüdü, "Yemeği kim hazırladı? Sen değilsin, değil mi...."
Daha cümlesini bitiremeden Fan Wu She onu ansızın kucağına oturttu ve beline sıkıca sarıldı.
"Wu She!"
Fan Wu She dominant tavırlarla yanıt verdi, "Onun dizine sarılmasına izin verdin, benim kucağıma oturarak bunu telafi etmek zorundasın."
Daha önceleri, Fan Wu She saçmaladığı zamanlarda düşüncesizliği ve inatçılığı nedeniyle onu cezalandırmıştı ama hiçbir işe yaramamıştı. Fan Wu She'nin yüzünden kıskançlığı ve öfkesi açıkça anlaşılıyordu, Xie Bi An onun yanaklarını çimdikledi. Azarlamasında bir nebze de olsa şımartma havası vardı, "Sen gerçekten de çok mantıksızsın."
Fan Wu She burnunun ucunu Xie Bi An'ın boynuna sürttü, "Yalnızca sana böyleyim."
Xie Bi An gıdıklanmıştı, uzaklaşmak için geri çekildi, "Yeter, seninle tartışmak istemiyorum. Söylediklerin ve davranışlarınla, Bo Zhu'dan çok sen bir çocuk gibi görünüyorsun."
Fan Wu She bir anlığına duraksadı ve Xie Bi An'ın kulak memesini nazikçe emdi; ardından çapkın bir tonla fısıldadı, "Shixiong ne zaman yetişkin olmama izin verecek?"