Göze batmamak için üçü ayrı ayrı yürüyerek Altıncı Kale Kan'dan farklı saatler içerisinde ayrıldılar ve Birinci Kale Qian'a doğru yola çıktılar.
Chidi Şehri'nin ana caddesi, Shen Nong Kazanı'nın yakınlarına inşa edilmişti. Shen Nong Kazanı'na bu kadar yakın bir mesafeden bakıldığında; görkemli kutsallığıyla insanda eğilip tapınma isteği uyandırıyordu. Sahiden de tanrıların şanına yaraşırdı.
Xie Bi An Doğu İmparatorunun Çanı'nı anımsadı. Efsaneye göre, dört kadim silahtan ilki olan Doğu İmparatorunun Çanı'nın gücü gökleri ve yeri yok edebilecek kadardı. Çocukken sık sık sorularıyla Shizun'unu sıkboğaz etse de, Zhong Kui Doğu İmparatorunun Çanı'ndan ona nadiren bahsetmişti. Doğu İmparatorunun Çanı'na ilk dokunduğunda bu yüce ruhani güç baskısının karşısında sersemlemiş, hatta bayılmıştı. Her ne kadar Xuanyuan Gizli Kutsal Tılsımı ve Shanhe Sheji Haritası'nı görmemiş olsa da, Shizun'unun da dediği gibi o esnada eğer Doğu İmparatorunun Çanı olsaydı, Zong Zi Xiao kesinlikle efsun dünyasında tozu dumana katamazdı.
Altıncı Kale Kan'dan Birinci Kale Qian'a gelmek; çorak arazi olan Shanbei'den, kalabalık ve refah içindeki Merkez Ovalar'a gelmek gibiydi. İki bölge arasında çok fazla mesafe olmasa da birbirleriyle yakından uzaktan alakaları yoktu. Xie Bi An'ın aklına sabah onunla beraber pazara gelmek üzere şehirden ayrılan kalabalık geldi. Aralarında kuvvetli ve genç olanların sayısı epey azdı; büyük çoğunluğu yaşlılar, güçsüzler, kadınlar ve çocuklardan oluşuyordu. Başka kasabalarda geçimlerini sürdürebilecek olanlar çoktan göç etmişlerdi, şehrin kilitlenmesinden etkilenenler Ah Lu'nun babası gibi şehrin dışında yaşayanlardı.
Qi Meng Sheng çok büyük bir günahkardı. Xie Bi An, kılıcının kabzasını daha da sıkı tuttu ve başaracağına dair kalbinde ant içti.
Birinci Kale Qian'a girer girmez yaptığı ilk şey Qi Meng Sheng'in geçici konutunun etrafını kolaçan etmek oldu. Tam da beklediği gibi, Qingfeng Kılıcı'nın varlığını anında sezmişti. Bu saray Cangyu Sekti'nin liderinin neler olup bittiğini gözlemleyebilmesi için özel olarak inşa edilmişti. Ancak Fenglin Kıtası'nın aksine, savunması o kadar da güçlü değildi ve Qi Meng Sheng Chidi Şehri'nin bariyerlerine oldukça güveniyordu. Hatta saraya koruyucu rün bile çizilmemişti.
Saraya girmek kolay olsa da, bu Qingfeng Kılıcı'nı ele geçirmenin de kolay olacağı anlamına gelmiyordu. Qi Meng Sheng böylesine önemli bir eşyayı doğal olarak dikkatle koruyor olmalıydı. Neyse ki Qingfeng Kılıcı Büyük İmparator Beiyin'in bizzat verdiği bir ruh silahı olduğu için, Yang enerjisiyle dolu olan dünyadaki qiankun kesesine koyulamıyordu. Aradığı takdirde, kesinlikle sarayın içinde bir yerlerde onu bulabilecekti.
Xie Bi An hana dönerek öğleden önce diğer ikisine katıldı. Aşağı inip yemek sipariş ettiler ve karınlarını tıka basa doyurdular.
Birinci Kale Qian'daki tüm iyi hanlar Cangyu Sekti tarafından tutulmuştu. Kaldıkları handa Cangyu Sekti'ne mensup pek çok kişi kalıyordu. Yani bir nevi aslan ve kuzu aynı inin içerisindeydi. Orada mahsur kalan insanlar kaçınılmaz olarak ara sıra hayıflanıyorlardı. Etraflarındaki bazı kişilerin yakınarak Chidi Şehri'nin ne zaman açılacağını tartıştıklarını işittiler.
"Duyduğuma göre Qi Meng Sheng altın özünü arıttığında şehir açılacakmış. Onların güç hırsları uğruna bizim gibi zavallı insanlar acı çekiyor."
"Aa öyle mi? Bir altın özü için demek bu kadar zahmete girmiş," dedi içlerinden biri kısık bir tonla, "Bugün Cangu Sekti'nden birkaç kadına rastladım ve Shen Nong Kazanı hakkında konuştuklarına kulak misafiri oldum. Sanırım birkaç gün sonra açılacakmış."
"Güzel o halde. Eğer kısa süre sonra buradan ayrılamazsam elimde avucumda ne varsa harcamış olacağım ve sokakta yatmak zorunda kalacağım."
Xie Bi An'ın yemek çubuklarını tutan eli birden duraksadı.