Güzel göllerin arkasında hep güzel hikayeler bulunurdu ve Fengming Gölü de bir istisna değildi.
Efsanelere göre milyonlarca yıl öncesinde, ilk baharda ve sonbaharda göksel varlıklar ile ölümlüler için bu göl, ortak bir banyo alanıydı. Tanrılar ve dünyevi varlıklar arasındaki savaş, Jiuzhou'yu insanların gözünde bir felaket sahnesi haline getirdiğinde, burası zarar görmemiş ender bölgelerden biriydi. Ancak Zhuanxu Sekti, savaşı durdurmak için cennet ve dünya arasındaki bağlantıyı yok etmişti ve göksel varlıklar kendi bölgelerine geri dönüp ölümlü diyarı sonsuza dek terk etmek zorunda kalmışlardı. Ayrılmadan önce Fengming Gölü'nün dibinde, kendi varislerinin ve sınırsız güce sahip insanların kullanabilmesi için bir mağara yarattılar.
Gölün dibinde daha güçlü bir ruhani enerji dalgalanması olduğunda göldeki su, bir mırıltı sesi çıkarırdı. Bu yüzden göle Fengming* Gölü adı verilmişti.
ÇN: Anka Kuşu'nun Sesi
Kunlun halkı, göksel varlıkların torunları olduklarını iddia ediyorlardı ve nesillerdir Shen Nong Kazanı'na tapıyorlardı. Yani Fengming Gölü, onlar için en az Shen Nong Kazanı kadar önem arz ediyordu.
Ancak mağara herkesin erişimine açık değildi. Buz Sarayı'nın, yalnızca Cangyu Sekti'nin liderinin açabildiği doğrudan gölün kalbine giden bir yeraltı geçidine sahip olduğu söyleniyordu.
O anda yıldızlar ve ay, Fengming Gölü'nün yüzeyinde suya batmış olan yeşim parçaları gibi baş aşağı asılı duruyordu ve kristal şekilde ışıltılar yayıyordu. Sanki gölün evrendeki tüm yıldızları toplayıp kendi içine hapsetme yeteneği varmış gibi görünüyordu.
Soğuk rüzgara eşlik eden semavi bir uğultu, altın ve yeşim tüyleri olan bir anka kuşunun gökyüzüne yükselişi gibi, yeri ve göğü titretiyordu.
Bu muhteşem manzara sadece Xie Bi An ve diğerlerini şaşırtmakla kalmıyordu, Cangyu Sekti öğrencileri de ilk kez böyle bir şeye şahit oluyorlardı.
Cangyu Sekti'nin öğrencileri yolu açmak için ikiye ayrıldılar, "Da Shixiong!"
Kalabalık ne yapacağını bilemeyerek gölün etrafında toplanırken, Yun Zhong Jun ortaya çıktı.
O da aceleyle uyanıp gelmiş gibi görünüyordu, bu sefer mili takmamıştı ama yüzünde yine de beyaz bir maske vardı.
Lan Chui Han söze girdi, "Gündüz dışarı çıktığımda bu kadar çok Cangyu Sekti öğrencisi yoktu. Sahiden de Yin enerjisi çok fazla ve Yang enerjisi oldukça az. Erkekten çok kadın efsuncu var."
"Evet," dedi Xie Bi An, parmak uçlarında durarak etrafına bakınıyordu. Fan Wu She'den henüz bir iz yoktu ve endişesi giderek artıyordu.
"Yun Zhong Jun, Shidi'nin nereye gittiğini sorarsa ona nasıl cevap vereceksin?" diye sordu Lan Chui Han kısık bir sesle, bir yandan da etrafta gezinen Yun Zhong Jun'a bakıyordu.
"Ah...dinlenmeye gitti."
"Şaşkın seni," dedi Lan Chui Han azarlayarak, "Cennet Efendisi'yle birlikte."
Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz Yun Zhong Jun geldi ve önlerine dikildi, "Cennet Efendisi ve Siyah Ölümsüz nerede?"
"Shizun ve Shidi benden önce çıktılar, muhtemelen ikisi de şurada bir yerlerdedir," dedi Xie Bi An ve parmağıyla rastgele bir noktayı işaret etti. Neyse ki hava karanlıktı ve Fengming Gölü'nün çevresine yüzlerce insan toplanmıştı. Bu yüzden zaman kazanıp onları bulmaya gidebilirdi.
Yun Zhong Jun gözlerini kıstı. Belli ki Fengming Gölü'nde olanlar yüzünden huzursuzdu ve daha fazla sorgulayacak zamanı yoktu. Göle doğru yürürken öğrencilerine Zhong Kui'yi ve Fan Wu She'yi bulmaları talimatını verdi.