Shen Shi Yao'nun mezarı, Diancang Zirvesi'nin karşısında bulunan ve Shu Dağı'nın ikinci zirvesi olan Yunlai Zirvesi'nde yer almaktaydı. Dağda yaşayan pek çok efsuncu vardı ve sıradan insanlar vefat eden aile bireylerini buraya gömüyorlardı.
Gizli kalması için mezar taşına Shen Shi Yao'nun evlenmeden önce sahip olduğu göbek adı* yazılmıştı. Aslında, ormanın derinliklerinde yer alan bu mezarı muhtemelen kimse bulamazdı. Zong Zi Heng oraya ruhani işaretler bırakmasaydı kendisi de bulamayacaktı.
ÇN: Burada anlatılmak istenen çocuklukta koyulan bir isim, lakap gibiymiş.
Zong Zi Heng önce saygılarını sundu ve mezarı kazmaya başlamadan önce dini bir ayin gerçekleştirdi. Ardından bir kenarda durdu ve kalbi sıkışarak annesinin tabutunun yavaş yavaş ortaya çıkışını izledi.
Li Bu Yu teskin edici bir şekilde fısıldadı, "İmparator, merak etmeyin. Siz sadece Cariye Shen'i korumaya çalışıyorsunuz, sizi suçlamayacaktır."
Zong Zi Heng gözlerini kırpmadan ileriye baktı. Li Bu Yu'ya doğrudan bakamıyordu çünkü, duygularını bakışlarıyla ele vermekten çekiniyordu.
Önceki gece Xu Zhi Nan ile beraber ne yapabileceklerini konuşmuşlardı.
Li Bu Yu yüksek bir konumdaydı, ayrıca hala Wuliang Sekti'nin bölgesindeydiler. Bunun yanı sıra baş etmeye çalıştıkları bir diğer düşman daha vardı; Zong Zi Xiao. Zong Zi Heng eşi benzeri görülmemiş bir ikilemin içine düşmüştü.
En nihayetinde, kesin kanıt bulana kadar saldırmamaları gerektiği konusunda anlaşmaya vardılar. On yıl geçmişti ve bir kanıt mevcutsa, yalnızca Shen Shi Yao'nun cesedinde olabilirdi. Fakat Shen Shi Yao'nun artık kemikleri kalmıştı, nasıl bir kanıt bulabilirlerdi ki?
Zong Zi Heng, Huang Daozi tarafından kendisine verilen Zhou Hou Ruh Sopası'nı düşündü. Huang Daozi güvenmeye değer olsun ya da olmasın, şimdilik denemesi gerekiyordu ama soru sorabileceği biri olmalıydı.
Shen Shi Yao'nun tabutu nihayet çıkarıldı ve gecenin karanlığına bir sessizlik hakim oldu.
Zong Zi Heng yürüdü ve üzerindeki tozu eliyle nazikçe sildi. Hüznün ifadesi yüzünde ayın yansıyan ışığıyla birleşti.
İmparator Kong Hua'yı rahatsız etmeye cesaret edemedikleri için çıt bile çıkarmıyorlardı.
Bir müddet sonra Zong Zi Heng emretti, "Tabutu açın."
Li Bu Yu'nun ifadesi biraz değişti, "Bu..."
Birkaç Wuliang Sekti efsuncusu da birbirine baktı. Yalnızca mezarın yeri değişecekti, tabutun açılmasına gerek var mıydı?
Zong Zi Heng'in ses tonu daha da soğuklaştı, "Açın dedim."
"İmparator, burada neler oluyor?" dedi Li Bu Yu, daha sonra Zong Zi Heng'in yanına yürüdü ve fısıldadı, "Bu pek uygun olmaz." Sanki, Xu Zhi Nan'ın da gelip Zong Zi Heng'i bunun uygunsuz olduğuna ikna edeceğini umuyormuş gibi Xu Zhi Nan'a bir bakış attı.
Nedense, Xu Zhi Nan hiçbir şey söylemedi.
Zong Zi Heng'in ifadesi hafifçe yumuşadı, "Ben, annemi görmek istiyorum."
Kendinden "ben" diye bahseden onurlu İmparator Kong Hua, annesini özleyen sıradan bir insan gibiydi ve kimse duygulanmadan edememişti. Fakat gömülü bir kişinin tabutunu açmak, ölen kişiye büyük bir saygısızlıktı ve gelecek nesillerin kutsanmasına büyük ölçüde zarar verirdi; bu yüzden oldukça büyük bir tabuydu.
Li Bu Yu, Zong Zi Heng'in gergin ifadesine ve odaklanmış gözlerine baktı. İkna olmayacağını anlamıştı, biraz düşündükten sonra seslendi, "Pekala, tabutu açın."