Fan Wu She'nin kalın ve uzun kirpikleri, bir kuşun titreyen kanatları gibiydi.
Xie Bi An endişeyle ona bakıyordu, "Wu She, nasıl hissediyorsun?"
Fan Wu She, Xie Bi An'a boş gözlerle baktı, "...Shixiong?"
"Shixiong yanında."
Fan Wu She yan tarafta olan Lan Chui Han'ı gördü. Kaşları çatıldı ve bakışlarını hemen başka yöne çevirdi.
Xie Bi An yumuşak bir ses tonuyla tekrar seslendi, "Wu She, ağrın var mı?"
Fan Wu She aniden, bilincini kaybetmeden önce olanları hatırladı ve ifadesi değişti, "Sen iyi misin? Kinci ruh nerede?"
"Ben iyiyim. Shizun tam zamanında gelip bizi kurtardı." dedi Xie Bi An suçluluk hissederek, "Tüm bunlar Shixiong'un işe yaramaz ve beceriksiz olduğu için...Ne yapıyorsun?!"
Kalkmaya çalışan Fan Wu She'yi aceleyle geri yatırdı.
Omzundaki keskin acı, Fan Wu She'nin yüzünü buruşturarak geri yatmasına neden oldu. Güçlükle nefes alarak sordu, "Peki ya kinci ruh?"
"Kinci ruh İttifak Lideri tarafından ölümüne hırpalandı." dedi Lan Chui Han.
"Ne?!" dedi Fan Wu She dişlerini göstererek, "Ruhun toplanıp yeraltı diyarına gönderilmesi gerekmiyor muydu?"
"Öyle olması gerekiyordu. Fakat İttifak Lideri Li, Yıldırım Hazinesi'ni kullandı ve Shizun da onu durduramadı." dedi Xie Bi An ve dönüp Lan Chui Han'a baktı. Onun da şüpheleri olduğu ifadesinden anlaşılıyordu.
"Yıldırım Hazinesi."
Fan Wu She'nin kalbi titremişti. Yıldırım Hazinesi, Wuliang Kılıcı ile aynıydı. Yalnızca sekt liderleri tarafından miras alınabilirdi. Önceki hayatında bile Yıldırım Hazinesi'ne dokunmaya cesaret edememişti. Çünkü yaşayan bir insanın bile hem bedenine hem ruhuna hasar veriyordu. Böyle bir büyülü silahın kinci ruh için kullanılmış olması kulağa oldukça saçma geliyordu.
Aslında Fan Wu She yanılmış olacağından şüpheleniyordu. Fakat şimdi kötü ruhun Zong Ming He olduğundan neredeyse emindi, çünkü o zaman Li Bu Yu'nun anormalliğinin mantıklı bir açıklaması oluyordu. Onu susturmak için yaptığı gayet açıktı. Belki de Zong Ming He'yi o mağarada mühürleyen Li Bu Yu'ydu; sonuçta, Li Klanı Zong Klanı'ndan nefret ediyordu.
Ama Zong Ming He, Chunyang Sekti'nin Yuanyang Tekniği'ni nereden biliyordu ki? Onun bu tekniği uyguluyor olmasına imkan yoktu.
Zong Ming He'yi düşünen Fan Wu She'nin kalbi karışık duygularla doluydu. Nihai ayrılıklarına rağmen Zong Ming He, kendi oğlu olmadığını anlamadan önce on yıldan fazla bir süredir sevgi dolu ve düşkün bir baba olmuştu. Eğer...
"Wu She?" dedi Xie Bi An endişeyle. Onun değişen ifadesini görmüştü, "Sorun ne?"
Fan Wu She yavaşça başını çevirdi, Xie Bi An'ın yüzüne, tam olarak Zong Zi Heng'inkine benzeyen bu yüze baktı ve gözleri yavaş yavaş kana bulandı.
Eğer sen olmasaydın.
Xie Bi An, onun gözlerindeki bu karanlık ve acımasız bakışla irkildi.
Lan Chui Han kaşlarını çattı ve sanki önündeki yaralı bir genç değil de, öfkelenmeye hazır vahşi bir canavarmış gibi Xie Bi An'ın önüne bilinçsizce elini koydu.
Fan Wu She başını eğdi ve boğuk bir sesle, "Çık dışarı," dedi.
"....."
"Yorgunum."