Kopmuş bir uzvun yeniden doğuşu son derece acı vericiydi, Li Bu Yu'nun canı o denli yanıyordu ki bu, ifadesine de yansımıştı. Kopan kolunun olduğu kısımdan kanlar damlıyordu, yenilenen etin ve damarların sesi çok ürkütücüydü. Nefes nefeseydi ve moraran dudakları hafifçe titredi, "Tüm bunları senin için yaptığımı söyleseydim bana inanır mıydın?"
"Benim, için, mi?"
"Bana inanmıyorsan eğer, büyülü hazineye söylediklerimin doğru olup olmadığını sor."
"Kes zırvalamayı! Zong Ming He'nin cesedi nerede ve neden değiştirdin?!"
Li Bu Yu acıyla gülümsedi, "Hepsini senin için yaptım, senin yanında olabilmek için, intikamını senin yerine ben alabileyim, istediğin her şeyi elde edebil diye..."
"Kapa çeneni!" diye kükredi Zong Zi Heng ve kılıcını Li Bu Yu'nun boğazına dayadı. Li Bu Yu'yu parçalara ayırmak için can atıyordu, "Seni yalancı utanmaz! Benim için mi ailemi yok ettin, benim için mi annemin ruhunu paramparça ettin, benim için mi bir İmparator olarak sonsuza dek babamı öldürmüş olmanın utancını yüklenmeme sebep oldun?!"
"Sana zarar veren ben miyim?" diyerek homurdandı Li Bu Yu, "Ben miydim? Ben olmasaydım, sevgi dolu bir baban, erdemli bir annen ve saygılı kardeşlerin mi olacaktı?"
Zong Zi Heng donakaldı.
"Zong Ming He sana nasıl davranıyordu? Hatırlamana yardım etmemi ister misin? Küçükken halamı ve kuzenimi ziyaret etmek için sık sık Wuji Sarayı'na gelirdim. Seni hep uzaktan seyrediyordum. En büyük prens olarak sarayda sana hayranlık duyan kimse oldu mu? Biri seni ciddiye aldı mı? Öz baban Zong Ming He bile seni sırf o karnındaki altın özü için büyütmedi mi?!"
Zong Zi Heng sendeleyerek bir adım geriledi, "Sen, nasıl...."
"Nereden bildiğimi mi soracaksın?" dedi Li Bu Yu, ardından iğrenç ve hastalıklı bir kahkaha attı, "Bana kendisi söyledi. O canavar ölmeden önce bana yalvardı, tıpkı Bagua Platformu'nda öldürmemen için sana yalvardığı gibi. Kendi altın özünü almamam, seninkini almam için yalvardı. Kaderinde imparatorluk olduğunu ve altın özünden 'Mutlak İmparator' adında dünyanın en güçlü ölümsüz hapının arıtılacağını söyledi hahahahaha ― ― ― Birbirinize düşman olmanıza ve hatta birbirinize karşı savaşmanıza şaşmamalıydı. Ben onu öldürmeseydim, iyileştikten sonra seni bağışlayacağını mı sanıyordun?!"
Zong Zi Heng'in sesi titriyordu, "Zong Ming He'yi Li ailesi için, yani Wuliang Sekti için öldürdün."
"Doğru. O günahkar canavar Zong Ming He, halamı her şekilde küçük düşürdü ve kandırdı. Wuliang Sekti'ni her fırsatta kullanmaya çalıştı, Li ailesi yıllardır sırtında dağ gibi bir yük taşıyormuş gibiydi. Kuzenim tahta geçerse her şeyin düzeleceğini düşündüm ama o Wuliang Sekti'nin gücünden korkuyordu ve Zong Zi Xiao'ya tahtı devretmeyi düşünüyordu. Hem kuzenime hem de Zong Zi Xiao'ya olanlardan sonra, senin başarılı olmana yardım etmekten başka seçeneği olmadığını düşündüm. Gözünü senin altın özüne diktiğinin farkında değildim, öğrendikten sonra onu öldürmek zorundaydım. Hem senin hem de Wuliang Sekti'nin selameti içindi.
Shen Shi Yao'ya gelince, her şeyi senin için mi yapıyordu? Yaptığı her şeyi Zong Ming He'den ve halamdan intikam almak için yapmıştı! Eskiden o kadar nazik ve alçakgönüllüydün ki tahtta hiç gözün yoktu, ama o tahta çıkmak zorunda kalman için elinden geleni yaptı. Onun uğruna tüm o kötülükleri üstlenmeye razı geldin, bütün bunlar benim yüzümden miydi?!"
"Kapa çeneni! Kapa çeneni!" diye bağırdı Zong Zi Heng, Li Bu Yu'nun sözleri kalbini hançer gibi delip geçmişti. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve kılıcı tutan eli şiddetle titriyordu, "Evet suçluydu, ama günahkarların da kendisini kurtarmaya hakkı vardır. Sen onun ruhunu yok ettin."