Shu Sıradağları, parlak dağları, dağların bulutlara kadar yükselen zirveleri ve muhteşem ormanlarıyla ünlüydü. Yeryüzünün gözünde bir numaralı kutsal dağdı çünkü, Wuliang Sekti ve aynı zamanda da Ölümsüz İttifak Lideri sayesinde dünya çapında bir ün kazanmıştı.
Yüzlerce yıldır insanlar kar kış demeden Shu Dağı'nın zirvesine dua etmek, şifalı otlar aramak ve eğitim almak için giderlerdi.
Fakat Xie Bi An'ın asıl ilgisini çeken şey, Shu Dağı'ndaki gizemli bir çiçekti. O gizemli çiçeğin sonbaharda diğer çiçekler solarken açtığı, ilkbaharda ise diğer çiçekler açarken onun solduğu söylenirdi. Dağdaki Yuan Yang Kaynak Suyu'nun tadı doğal olarak tatlıydı ve damakta eşsiz bir tat bırakmak için çay yapımında kullanılırdı. Dağın eteğinde bulunan Lanxi Kasabası ise lezzetli şarapların yapıldığı bir yerdi ve dağa ne zaman gitse bu kasabada güzel bir ziyafet çekerdi.
Shu Dağı'na yaptığı bu yolculukta kaynak suyunun, çayın ve şarabın tadını çıkarma şansını bulamamış olması ne kadar da üzücüydü. Shu Dağı'nın Şehir Tanrısı yeraltı dünyasına gelmiş ve onu ruhları toplamaya davet etmişti.
Şehir Tanrısı'nın ismi Sun Xia Zhen'di ve bir zamanlar Wuliang Sekti'nin kıdemlisiydi. Yaşarken, kötü ruhları kovduğu ve sıradan insanlara yardım ettiği için oldukça itibar sahibiydi. Fakat ne yazık ki ruhsal güçleri sınırlıydı, cennete yükselememişti. Yeraltı diyarı ona bir seçim sundu: reenkarne olarak güçlü ve varlıklı bir ailede yeniden doğarak hayatın tadını çıkarmak ya da Şehir Tanrısı olup, bir gün hayaletler ve insanlar arasında kalarak sonsuz bir yaşama layık olmak.
Sıradan insanlar öldüklerinde Şehir Tanrısı ya da hayalet hizmetkarlar tarafından alınıp yeraltı diyarına götürülürlerdi. Ama başa çıkması zor olanlar ile yeraltı diyarının generali ilgilenirdi.
Sun Xia Zhen'in bu kez bildirdiği kişi, Wuliang Sekti'nin kıdemli efsuncularından biriydi. Ölüm sebebi tüyler ürperticiydi- altın özü çıkarıldığı için ölmüştü.
Bir yeraltı generali olan Xie Bi An, gençliğinden beri ustasıyla beraber ölümlü ve hayalet diyar arasında çok fazla seyahat ederdi. Dehşet verici, sayısız ölüme şahit olmuştu. Altın özün çalınmasıyla ilgili asıl korkunç olan şey, "altın özünü kullanarak güçlenmek" gibi kötü bir uygulamayı yapan şeytani efsuncuların geri dönmüş olmasıydı.
Antik zamanlardan beri, bu acımasız uygulama hem insanlar hem de ölümsüzler aleminde büyük bir günah olarak görülürdü. Altın özü kullanarak güçlenmeye "insan özü" deniliyordu. Altın özü ne kadar güçlüyse, bu uygulamayı yapan efsuncu da o kadar güçlenirdi. Birinin altın özünü çalıp onu öldürmek, güçlerini birkaç yıl hatta belki de onlarca yıl arttırabilirdi. Güçlenmek onlar için öyle cezbediciydi ki, ruhsal güçlerinin kökenini değiştirmek onlar için bir sorun bile değildi. Bu uygulama çok büyük bir günahtı, şeytani efsuncular durmadan katlediliyorlardı.
Altın özünün çıkarılması için özün sahibinin canlı olması gerekiyordu. Efsuncu sonsuza dek güçlerini kaybettiği için pek çok farklı hastalıktan, yaralanmalardan dolayı ölüyordu. Güçlü bir yapıya sahip olanlar şeytani efsuncunun amacına ulaşamaması için intihar ederdi. Bu kişiler güçlü bir kinle öldükleri için ruhlarını toplamak da zordu ve kolayca dünyaya felaket getirebilirdi.
"Çalınan öz" kelimesini duyması Xie Bi An'ın endişelenmesi için yetmişti. Şehir Tanrısı Tapınağı'na gittiğinde, Sun Xia Zhen de oldukça endişelendi.
"Ah, Xiao Bai," dedi Sun Xia Zhen ve bakışları önce Xie Bi An'a daha sonra da onun arkasına yöneldi, "Cennet Efendisi Zhong nerede?"
ÇN: Xiao Bai (Genç Beyaz Efendi gibi bir anlama geliyor. Xie Bi An Beyaz Muhafız olduğu için ona bu şekilde sesleniyor.)