Xie Bi An'ın yüzünde inanılmaz bir ifade vardı, "Beni sen kovmadın mı?" diye sormak üzereydi, ama Fan Wu She'nin çatık kaşlarının altında gizlenen şikayetin ipucunu gördüğünde kalbi yumuşadı. Hafifçe öksürdü, "Shixiong seni rahatsız etmekten korktu, bu yüzden ziyaret etmedi."
Fan Wu She'nin yüzü biraz düzelmişti, "Yaraların ne durumda?"
"İyiyim." dedi Xie Bi An ve Fan Wu She'ye göstermek için ellerini açtı, "Zaten ciddi şekilde yaralanmamıştım."
Fan Wu She, Xie Bi An'ın bir gecede incelmiş gibi görünen yanaklarına baktı ve farkında olmadan elini uzattı. Bir anda bu ince çeneyi sıkıp, neden düzgün beslenmediğinin hesabını sorma ve onu elleriyle besleme isteği içine dolmuştu.
Ama Xie Bi An'a dokunmadan önce kendine geldi ve elini aşağı indirdi. Daha sonra arkasına koydu ve hafifçe yumruğunu sıktı.
Xie Bi An endişeyle Fan Wu She'nin omzuna baktı, "Nasılsın, daha iyi hissediyor musun?"
"Hayır." dedi Fan Wu She ve başını indirdi, "Her an acıyor ve hareket edemiyorum."
"Ve hala ortalarda dolaşıyorsun." dedi Xie Bi An aceleyle, "Benimle gel."
Geri dönünce Xie Bi An, Wuliang Sekti öğrencilerinden gerekli şeyleri aldı ve Fan Wu She'nin omzundaki sargıları değiştirdi. Korkunç kanlı delikleri görene kadar gazlı bezi kat kat açtı. Eli titriyordu, kirpikleri kasvetle aşağı doğru indi.
Fan Wu She tam Xie Bi An'ın ilacı uygulamasını bekliyordu ki, onun "Wu She, özür dilerim." diye fısıldadığını duydu.
Bir anlığına afalladı ama sonra "Ne oldu?" diye sordu.
Xie Bi An yüzünü kaldırdı, gözleri kızarmıştı. Karanlık, büyük gözbebekleri ince bir sulu sis tabakasıyla kaplanmıştı ve gözbebeklerinin ışığı sanki yıldızları yansıtıyormuş gibi parlıyordu.
Fan Wu She'nin nefesi kesildi, aklı karmaşa içindeydi ve içten içe şöyle düşünüyordu: Seni böyle bakarken başka kim gördü? Bu insanı tahrik eden halini kimlere gösterdin?
Xie Bi An dudağını ısırdı, "Shixiong seni koruyamadı. Shixiong'unu suçluyor musun?"
Fan Wu She derin ve alçak bir sesle yanıt verdi, "Eğer seni suçlarsam, bunu nasıl telafi edeceksin?"
Xie Bi An bu soru karşısında hayrete düşmüştü.
"Sadece bana karşı nazik olabilir misin?" dedi Fan Wu She ve Xie Bi An'a baktı. Ses tonu sanki bir soru gibi değil de bir emir gibiydi.
"..."
Xie Bi An'ın birazcık kafası karışmıştı.
Fan Wu She, Xie Bi An'a yaklaştı ve gözlerinin içine baktı, "Neden bana karşı bu kadar iyisin?"
"Çünkü... sen benim Shidi'msin." dedi Xie Bi An ve aniden Shidi'sinin gözlerinde yaşının çok ötesinde bir derinlik olduğunu hissetti. Ve bu duygu, denizin yüzeyinin altında olan, her an gökyüzünü alt üst edebilecek bir akıntıya benziyordu.
"Öyleyse neden başkalarına da iyi davranıyorsun?"
"Ben..."
Fan Wu She, Xie Bi An'ın bileğini tuttu, "Sadece sen varsın...bana karşı iyi davranan. Yalnızca bana karşı iyi olabilir misin?"
"Wu She, senin neyin var?" dedi Xie Bi An ve ona şaşkınlıkla baktı, "Çocukken kimse sana iyi bakmadığı için mi? Çok acı çektin, değil mi?"
Fan Wu She dişlerini sıktı. Daha sonra Xie Bi An'ın bileğini bırakıp başını çevirdi.
"Anne babanın olmamasının ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ama neyse ki bana iyi davranan bir Shizun'um vardı. Senin de artık bir Shixiong'un var." dedi Xie Bi An ve Fan Wu She'nin başına dokunup yumuşak bir sesle devam etti, "Shixiong'un sana karşı olan iyiliği diğerleriyle aynı değil. Paylaştıkça azalmayacak, aksine gün geçtikçe daha da artacak."