3. bölüm: Araf

3.5K 141 11
                                    

MULTİMEDYA'DA MAYA-ARDAY VE ATEŞ VAR

GELECEK BÖLÜMÜ KİME İTHAF EDEYİM CANLARIM?

"Daha iyi misin?" Ateş bana bu soruyu yirminci kez sorduğunda gülümseyerek cevapladım. "Evet. Gece sizde kaldığımdan sabah da kahvaltı yapmadım. O yüzden oldu. Endişelendirdiysem üzgünüm."

Ateş sanki hipnoz olmuşta şimdide etkisinden çıkmış gibi ayağa fırladı. "Kalk!" diye emir verdi. Bende kalkınca beni bir günde ikinci kez duvarla bedeni arasında sıkıştırdı. İtmeye çalıştım ama nafile. Bu kadar güçlü olmak için ne yapıyor ki?

"N-ne yapıyorsun ya sen?" dedim zorlukla. "İki soru sordum diye havalara girme! Ben asla bir kız için endişelenmem. Hele de senin için asla!" dedi aslalara vurgu yaparak.

Bir anda konuyu kaptıp. Yeni konu açtı. "Hımm. Gözlerin yeşilmiş. İnsana huzur ve güven veren bir renk. Bunu yeni fark ediyorum," dediğinde kolunun altından çıkarak sınıfa ilerledim.

Ya piskopat ya da unutkandı. Ama bence ilk şık. Kafayı sıyırmış. Kızlarla arasında cidden soğuk bir mesaf var. Ceren haklıymış. Sınıfa adımımı atar atmaz Cenk ve Sinan iyi olup olmadığımı sorarak beni soru yağmuruna tuttular.

Arday ise garipçe sadece izliyordu. Cenk ve Sinan'a açıklama yapar yapmaz zil çaldı. Öğleden önceki son derse girdik. Hoca her zamanki dakikliğiyle zaman kaybetmeden anlatmaya başladı.

Ama ben hocayı dinlemeyerek defterimi karalamaya başladım. Dersin bitimine beş dakika kala hoca benim dinlemediğimi görmüş olmalı ki "Maya kalk bakalım Mitoz ve Mayoz bölünmeyi açıklayıp evrelerini tahtada göster," dedi.

"E hocam üreme canlıların yaşamı için değil nesillerinin devamı için gereklidir," dediğimde sınıfta bir kahkaha patlaması oldu.

"Aferin kızım geçen seneki konuları unutmamışsın ama benim sorduğum sorunun cevabı bu değil," dediğinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Otuz kişilik sınıfta rezil oldum. Özelliklede Arday,Ateş,Cenk ve Sinan'ın olduğu bir sınıfta.

Lanet olsun!

Arday beni arkadan dürterek yaklaştı. Nefesi ensemi yakmaya başladığında eğilip kulağıma fısıldadı. "Bilmiyorum de ufak bir azar işit. Ya da susmaya devam et ve soluğu müdürün odasında al." Arday'ın uyarısıyla kendime gelip "Özür dilerim hocam dalmışım bir daha olmaz," dedim bacaksıza yönelik.

Soy adı bacaksız olduğundan okul ona bacaksız dermiş. Ceren söylemişti. Galiba Arday'da bilmiyordu cevabı. Söylemediğine göre ya da umursamadı. Emin değildim. Hala sıcak nefesi ensemdeydi.

"Tamam Maya şimdilik seni esgeçiyorum ama bir daha olmasın," dedi sevgili bacaksız hocamız(!) Gözlerimi devirmemek için kendimle büyük bir savaşa girdim ve kazandım. Zil çaldığında Ceren 'iyi öğlenler' diyerek çıktı sınıftan.

Sadece Arday'la ben kalmıştım. "Sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Hocaları dinlemek pek tarzım değil," dediğinde boşta olduğumdan sıçradım. "Hocaları dinlemek tarzın değil mi? Nasıl geldin bu sınıfa kadar?
Rüşvetle falan mı?"

Kahkaha attı. Bir adım daha yaklaştı. "Özel ders denen bir şey var. Emin ol bu morukları dinlemekten daha eğlenceli oluyor. Ha birde eğer öğretmenin genç bir bayansa." Yuh ama öğretmeninede mi sarkıyordu? Cidden yavşak!

"Sana iyi yavşaklık...Ah pardon iyi öğlenler diyecektim."

Dudakları ince bir çizgi halini almıştı. Sinirlendiğini her halinden anlayabiliyordum. Buz mavisi gözleri koyulaştı. Kapıya doğru ilerledim. Son kez dönüp baktığımda hâlâ aynı öfkeyle bana baktığını gördüm. Sahteden gülümseyerek sınıftan çıktım.

YÜRÜYEN KARİZMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin